Nazım Hikmet’in asıl adı Mehmet Nazım’dır. Yetiştiği ailesinden aldığı ilham ile şiirler yazmaya başlayan Nazım, Türk Edebiyatında Fütürizm akımının temsilcisi olmuştur. Hayatının büyük bir kısmını hapiste ve sürgünde geçiren Nazım Hikmet, Türk Edebiyatının en değerli isimlerinden biri olmuştur.
Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902’de Selanik’te üç kardeşten birincisi olarak dünyaya gelmiştir. 1905’te doğan kardeşi İbrahim Ali geçirdiği kuşpalazı hastalığından dolayı vefat etmiştir. 1907’de ise kız kardeşi Samiye dünyaya gelmiştir. Asıl adı Mehmet Nazım’dır. “Hikmet ismi babasının adından gelmektedir.” Ran soyadını ise Soyadı Kanunu çıktıktan sonra eşi Piraye Hanım’dan almıştır. Babası Hikmet Bey’dir. Annesi ise ilk kadın ressamlarımız arasında anılan Celile Hanım, aynı zamanda şair Oktay Rıfat’ın teyzesidir. Nazım Hikmet önemli görevlerde bulunan ve sanatla ilgilenen bir ailede yetişmiştir. Hatta okula başlamadan önce ilk eğitimini annesi ve şair olan dedesi Mehmed Nazım Paşa’dan almıştır. Bu anlamda “ailesi son derece renkli ve ilgi çekicidir.”
Nazım Hikmet, Feryad-ı Vatan adlı ilk şiirini 11 yaşında yazmıştır. Kaleme aldığı bu şiir toplumsal konuları içermektedir. Nişantaşı Lisesi’nde iken okuduğu bir şiir ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa’yı etkilemiştir ve Heybeliada Bahriye Mektebi’ne girmesini sağlamıştır. Bahriye Lisesi’nde öğrenciyken tarih ve edebiyat derslerini Yahya Kemal Beyatlı vermektedir ve Beyatlı aile dostları olduğu için evlerine sürekli gidip gelmektedir. Liseyi bitirdikten sonra Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atanmıştır. Fakat geçirdiği zatülcenp hastalığından dolayı toparlanamayan şair Sağlık Kurulu raporu ile askerlikten çürüğe çıkarılmıştır.
Nazım Hikmet, Feryad-ı Vatan adlı ilk şiirini 11 yaşında yazmıştır.”
Nazım Hikmet, Atatürk’ün önderliğinde Milli Mücadeleye katılmak istemiştir. İnebolu’ya vardıktan birkaç gün sonra Ankara’ya yalnızca Nazım Hikmet ve şair arkadaşı Vâlâ Nureddin kabul edilmiştir. Ankara’ya kabul edilen bu iki şairden İstanbul’daki gençleri Milli Mücadeleye davet eden şiir yazmaları istenmiştir. Genç şairler görevlerini yerine getirmiş ve şiir çok büyük yankı getirmiştir. Yazmış oldukları şiir sayesinde Nazım Hikmet ve arkadaşı Atatürk ile konuşma fırsatını yakalamıştır.
İnebolu’ya vardıktan birkaç gün sonra Ankara’ya yalnızca Nazım Hikmet ve şair arkadaşı Vâlâ Nureddin kabul edilmiştir.”
Nazım Hikmet siyasi görüşlerinden dolayı birçok defa tutuklanmıştır ve hayatının büyük bir çoğunluğu hapiste ya da sürgünde geçmiştir. Nazım Hikmet’in birden fazla evliliği olmuştur. Bu evliliklerinin içinden en çok bilinen kişiler Piraye, Münevver Andaç ve Vera olmuştur. Münevver Andaç çok önemli çevirmenlerimizden biridir ve Nazım Hikmet’in tek öz oğlu olan Mehmet Nazım’ın annesidir.
Nazım Hikmet’in sağlığı kötüleştiği yıllarda Moskova’da tedavi altında iken hastanedeki doktorlardan biri olan Galina ile tanışmıştır ve birlikte 7 yıl yaşamışlardır. Bu sırada Nazım Hikmet, Vera ile tanışmıştır. Zamanla ona aşık olmuştur fakat Vera evli ve çocuğu olan bir kadındır. Medeni halinden dolayı Nazım Hikmet’ten uzaklaşmak istemiştir ve eşi ile birlikte tatile çıkmıştır. Fakat Nazım Hikmet dayanamayıp Galina ile birlikte aynı yere tatile gitmiştir. Zamanla Vera ile Nazım Hikmet birbirine aşık olmuştur ve Nazım Hikmet ölene kadar yanında Vera vardır.
Nazım Hikmet’in sağlığı kötüleştiği yıllarda Moskova’da tedavi altında iken hastanedeki doktorlardan biri olan Galina ile tanışmıştır ve birlikte 7 yıl yaşamışlardır.”
3 Ağustos 1963 tarihinde Nazım Hikmet kapıdaki mektupları almak için eğilirken kalp krizi geçirmiştir. Hastaneye götürülene kadar hayata gözlerini tamamen yummuştur. Daha sonra Vera, Nazım Hikmet’in kimliğini cüzdanından alırken kendi fotoğrafını ve fotoğrafın arkasındaki şiirini görmüştür:
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm..
Nazım Hikmet, fütürizm yani toplumcu gerçekçilik akımını benimsemiştir. Türk edebiyatında fütürizm akımının temsilcisi Nazım Hikmet’tir. Fütürizm akımı 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu akımın savunucuları sözcüklerin özgür olmasını istemişlerdir; şiirde geleneksel kurallara ve taklide karşı çıkmışlardır ve noktalama işaretleri kullanımını kaldırmışlardır. “Fütürizm yenilikçi bir akımdır, özellikle diğer sanat akımlarından onu ayıran özelliği düşünsel yapısında şiddeti ve yıkımı barındırmasıdır.” Bununla birlikte fütüristler sokağın seslerini şiire sokmak istemişlerdir.
Fütüristler için değişen dünya şartlarına ayak uydurabilmek temel prensiptir ve asıl amaçları bu yaşama tarzını sanat eserlerinde de gösterebilmek, edebiyatı modern hayatın şartları ile donatmaktır. Sanat eserlerinde verilen mesaj ise makineleşmenin, hızın ve mücadelenin kutsal olmasıdır. Ve mekanik sesler sanat eserine işlenmiştir.
MAKİNALAŞMAK İSTİYORUM
trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
her dinamoyu
altıma almak için çıldırıyorum!
tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
oto-direzinler lokomotifleri!
trrrrum,
trrrrum,
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum!
mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
Nazım Hikmet’in kaleme aldığı Makinalaşmak İstiyorum adlı şiirde görüldüğü üzere makine sesleri şiire “trak tiki tak, trrrrum” gibi seslerle işlenmiştir. Şiiri okuduğumuzda aklımıza bir makinenin ve makine parçalarının gelmesi muhtemeldir. Şair “makinalaşmak istiyorum!” derken aslında o dönemde olan hızlı teknolojik gelişmeleri kastetmektedir. Makinalaşmak onun için yenilenmek, yeniliğe ayak uydurmak anlamını taşımaktadır ve bunu da şiirine bu sözlerle yansıtmıştır. Bununla birlikte “mutlak buna bir çare bulacağım” dizesinde de görüldüğü üzere şair, yeniliğe ayak uydurmak için elinden geleni yapmaya hazır olduğunu vurgulamıştır. Şiir bu anlamda fütürizm akımının özelliklerini taşımaktadır.
Bizler Nazım Hikmet’i daha çok romantik, aşk konulu şiirleriyle tanısak da günümüze birçok farklı konularda değerli şiirler bırakmıştır. Sadece şiir alanında değil tiyatro, roman, öykü, masal ve diğer alanlarda da önemli eserler ortaya koymuştur. Hayatının büyük bir bölümünü hapishanelerde ve sürgünde geçirmesi yüreğimize dokunan hikayeleri arasındadır. “Nazım Hikmet, kendi istekleri dışında memleketlerini terk etmek zorunda kalan hemen hemen tüm şairler gibi sürgün dönemlerindeki duygularını eserlerine yansıtmıştır.” Sanat ve şiirle uğraşan bir ailede büyümesi onu şiir yazmaya itse de zamanla yaşadığı şeyler şiir yazma isteğini, edebiyat alanında üretme isteğini daha da güçlendirmiştir. Ve bizler eserleri sayesinde onunla tanışma fırsatı yakalamışızdır.
Belki de birçok kişi onu Seni Düşünmek adlı şiiriyle tanımıştır. Birlikte yeniden o şiiri okuyalım ve Nazım Hikmet’i bir kez daha analım.
SENİ DÜŞÜNMEK
Seni düşünmek güzel şey,
Ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum…
Leave a Reply