Sevgi Soysal, Eskici adlı öyküsünde eşyanın insan psikolojisi üzerinde kurduğu tahakküme dikkat çekerek insanın sahip olduğu her eşyada özgürlüğünden ödün vermek zorunda kaldığını ve zaman içinde bu sorumluluğun altında ezildiğini anlatır.
Eskici, Sevgi Soysal’ın Modern Edebiyat alanında kaleme aldığı ve bireyin bunalımlarını çeşitli metaforlar üzerinden anlattığı hikayesidir. Hem yazardan hem de dönemin edebiyat anlayışından esintiler bulduğumuz bu durum hikayesinde, bireyin psikolojik sıkıntıları ve bu sıkıntılara dolaylı yönden sebebiyet veren sahip olma sorumluluğu eşya metaforu üzerinden işlenmiştir. Günlük yaşamda üzerine pek de düşünülmeyen; fakat her insanın hayatında iyi veya kötü bir şekilde yer bulan sahip olma güdüsü, modern zamanla birlikte ihtiyaçtan ziyade lüks ve hevesten doğan bir gereksinim haline gelmiştir. Eser tam da bu noktada eşyaların insanların özgürlüğündeki rolünü ele alarak geçmiş ve şimdiki zaman bağlamında bu metayı ne şekilde değerlendirmemiz gerektiğini karakter üzerinden okuyucularına gösterir.
Günlük yaşamda üzerine pek de düşünülmeyen; fakat her insanın hayatında iyi veya kötü bir şekilde yer bulan sahip olma güdüsü, modern zamanla birlikte ihtiyaçtan ziyade lüks ve hevesten doğan bir gereksinim haline gelmiştir.”
İnsan doğduğu andan itibaren dış etkenlerden gelecek yardıma muhtaç ve zayıf bir canlıdır. Bilhassa kıyafet ve barınma ihtiyacı doğumdan itibaren giderilmesi gereken bir zorunluluktur ve bu zorunluluk sahip olunacak alternatif eşyalar ile giderilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla eşya, insan için tarih boyunca yokluğu düşünülemeyecek bir gereksinim olmuştur ve bu uğurda türlü gelişmeler yaşanmıştır. Fakat bu gereksinim zaman içinde değişik formlara girerek en nihayetinde bugünkü şeklini almış ve ihtiyaç olmaktan çıkarak zamanla insanın belini büken bir yük haline gelmiştir. Eskici, bu bağlamda eşyayı bir ihtiyaç olarak değil insanı mutlak refahtan alıkoyan bir yük ve dünyaya bağlayan bir sorumluluk olarak görür. Bu doğrultuda karakter özelinde eşyanın varlığı ve yokluğu üzerinden kontrast yaratır.
Karakter öykünün başında bunca eşyayı edinmenin gerekliliğini sorgulamış, ardından da bu gereksinimin insanı ne denli yavaşlatan bir sorumluluk olduğunu saptayarak teker teker yük olarak gördüğü tüm fazlalıklardan eskici vasıtasıyla kurtulmuştur. Eşyanın iç bunaltan kalabalığından arınan insan en nihayetinde kendisiyle baş başa kalacağı için bireysel sorgulamalarının da yolu açılmış olur. Eskiciye verilecek her nesnede, uzun uzadıya çelişkiler yaşayıp kararsız kalmaktan uzak durarak radikal bir vazgeçiş ile sahip olduğu tüm maddelerden arınan karakter, en sonunda baştan beri bir pranga olarak değerlendirdiği varlıklardan kurtulur ve bu andan itibaren anılara dönüş başlar.
Eşyadan arta kalan boşlukta kendisi için yeni bir hayal alanı açan yazar bu boşluğu çocukluğuna varan bir serüven ile doldurur. Evin içinde koşturmaya başlayan ve koştukça çocukluğundan gelen anıları hatırlayan yazar bu heyecanı okuyucuya geçirirken eşyanın maddi bir sorumluluk olmasının yanında manevi bir yanının da olduğunu gösterir. Eşyaların üzerine sinen manevi yük ve iyi-kötü her anının bu eşyaların üzerine tezahür etmesi geçmişle bugün arasında güçlü bir bağı da beraberinde getirir. Bu bağ her zaman özlem duyulan hatıraları barındırmayacağı için mental sağlığı kötü etkileyen ve bugünde yaşamayı zorlaştıran etmenleri de içerir. Bu denli olumsuz hatıraların insan üzerindeki yadsınamaz etkisi de göz önünde bulundurulduğunda yazar, eşyayı geçmişe dayanan bir yol olarak değerlendirir ve ancak bu yükten kurtarıldığı takdirde bir insanın onu bağlayan zincirlerinden arınacağını gösterir.
Eşyaların üzerine sinen manevi yük ve iyi-kötü her anının bu eşyaların üzerine tezahür etmesi geçmişle bugün arasında güçlü bir bağı da beraberinde getirir.”
Eskici, sahip olma eylemine modern bir anlayışla değinerek yeni bir bakış kazandırmıştır. “Sahip olduğumuz her şey zamanla bize sahip olur.” düsturuyla yazılan bu eserde modern insanın geleneksel eşya tasvirinden uzaklaşıp özenme ve özendirme mantığına dayanan alışkanlıkları dolaylı yönden eleştirilir. Mutlak özgürlüğe ulaşmanın alternatif bir yolu olarak ise maddi ve manevi bağlayıcılığı olan bu sorumluluktan kurtulmak gerektiği; ancak bu kurtuluş sayesinde bireyin kendisi olabileceği vurgulanmıştır.
Leave a Reply