Dünyada bilim ve teknoloji alanına damgasını vurmuş ve tarih bilimini kökten sarsmış çalışmalara imza atan Prof. Dr. Fuat Sezgin hocanın elli yılı aşkın çalışmasının bir ürünü olan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, sadece yerlilerin değil, bir çok farklı ülkeden gelen yabancıların da ilgisini çekmeye devam ediyor. Bu yazımızda elimizden geldiğince, müzemizi anlamaya ve anlatmaya çalışacağız.
Her yıl milyonlarca turist çeken ve döneminin en büyük devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi vasfını elinde tutan Topkapı Sarayı, sadece içinde barındırdığı binalarla değil, bahçeleri ile de ün salmıştır. Dış avlu olarak anılan, nice şarkılara ve şiirlere konu olmuş ve nice hayvanlara ve bitkilere ev sahipliği yapmış olan Gülhane Parkı ise bu bahçelerden sadece biridir. Bu yazımıza konu olan müzemiz ise Gülhane Parkı’nda, saray duvarına bitişik olarak inşa edilen ve zamanında padişahın ve saray ahalisinin kullandığı atların bulunduğu bina olan Has Ahırlar’dadır. Kendi alanında Türkiye’de tek dünyada ise sadece iki tane örneği olan bu müzenin ülkemiz ve Müslüman dünyası için önemini anlayabilmemiz, kurucusu olan Prof. Dr. M. Fuat Sezgin hocamızı tanımaktan geçmektedir.
1924 yılında Bitlis’te dünyaya gelen Prof. Dr. M. Fuat Sezgin, İslam’da bilim ve teknoloji denildiğinde dünyada akla gelen ilk isim olmayı başarmıştır. Çocukluğunda başlayan ilim merakı, yaşadığı tüm zorluklara rağmen hiçbir zaman azalmamış aksine artarak devam etmiştir. 1960 darbesi zamanında üniversitelerden atılan 147 öğretim üyesi arasında bulunan Hoca, çalışmalarına Almanya’da devam etmiştir. Senelerce üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan Carl Brockelman’ın kitabı olan Geschichte der arabischen Litteratur (GAL)’de bazı hatalar fark eden hoca bu hataları düzeltmek ve daha kapsamlı bir eser yazmak ister. Bir çok akademisyen bu işi başaramayacağını söyleyerek Hoca’ya madden ve manen engel oldular lakin Hoca bütün bu zorluklara rağmen çalışmasının ilk cildini yayınlandığında (1967), hocası Hellmut Ritter’dan “Böyle bir çalışmayı daha önce kimse yapmadı ve bundan sonra da hiç kimse yapamayacak.” cevabını alınca çok sevinir. 18. cildini yazarken vefat eden Hoca’nın bu eseri kendi alanında dünyada tektir.
27 dili iyi derecede bilen Hoca, çalışmalarını müslüman bilim adamları ve onların yaptığı çalışmalar üzerine yoğunlaştırdı. Amacını kendisi şöyle açıklamaktadır. “Bunları geleceği değiştirmek, kıpırdatmak için yapıyorum. Ben bunları bütün insanlık için yapıyorum. Ama benim gizli ve esas hedefim, memleketim ve milletimdir.”
Amacını kendisi şöyle açıklamaktadır. “Bunları geleceği değiştirmek, kıpırdatmak için yapıyorum. Ben bunları bütün insanlık için yapıyorum. Ama benim gizli ve esas hedefim, memleketim ve milletimdir”
Bugünkü yazımıza konu olan müzemizin ilkini Almanya’daki çalışmaları sırasında orada kurmuştur lakin her daim milletine ve ülkesine karşı kendini borçlu hisseden Hoca, bu müzenin bir benzerini de kendi ülkesine, Türkiye’ye kurmak istemiştir. Gerekli makamlarla ve kurumlarla görüşerek müzenin 2008 yılında açılmasını sağlamıştır. Müzede Müslümanların 9. ve 16. yüzyıl arasındaki zirve dönemlerinin bilime katkıları açık bir şekilde görülebilmektedir. Kimimizin ismini dahi ilk defa duyacağı bilim adamları ve makine isimleri, bizlere aslında ne kadar köklü bir medeniyete sahip olduğumuzu bir kere daha hissettirmektedir. İslam bilim tarihi eserlerinde bulunan aletleri tanıtmak amacıyla döneminin alanında en iyi uzmanlarından olan Alman fizikçi Eilhard Wiedemann 1928 yılına kadar yaklaşık 30 sene çalışmış ve sonuç olarak sadece 5 tane alet modelini yapmayı başarabilmişti. Fuat Sezgin Hoca da “Acaba 30 tane yapabilir miyim?” diyerek başladığı model çalışmalarında sayı olarak yaklaşık 800’e ulaşmıştır. Kendisinin bile hayal edemediği bir rakama ulaşan Hocamızın ne kadar azimli ve kararlı çalıştığını buradan anlayabiliriz.
Artık yavaş yavaş bu 800 eserin sergilendiği müzemize gelecek olursak; giriş kapısının önünde Abbasi halifesi el-Me’mun’un 9. yüzyılda yaptırdığı Dünya haritasının kopyası olan “Yerküre” ve İbn Sina’nın el Kanun fi’t-Tıbb kitabında bahsettiği 26 çeşit tıbbi bitkinin yer aldığı İbn Sina Botanik Bahçesi’ni görmeden içeri girmeyelim. İki kattan ve 13 ayrı bölümden oluşan müzeyi -yönlendirmeler doğrultusunda- ikinci kattan gezmeye başlıyoruz. Müzeye giriş saatlerini ve ücretlerini yazının sonunda bulabilirsiniz.
Gezimiz, müzede sergilenmekte olan eserler hakkında Sinevizyon bölümündeki bilim adamlarının hayatlarını ve aletlerin çalışma prensiplerini gösteren kısa bir belgesel ile başlıyor. Sonraki bölümde insanoğlunun kadim bilimlerinden biri olan ve müzede en büyük alanı kaplayan Astronomi bölümünde, usturlaptan sinüs kadranına, rasathane maketlerinden astronomik takvimlere kadar bu ilme dair Müslümanların yaptığı çoğu çalışmaları kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Üç bölümden oluşan Astronomi kısmını geçtikten sonra Saat teknolojileri ve Denizcilikbölümüne girerek eskiden insanlar namaz vakitlerini nasıl belirliyorlardı sorusuna cevap bulabilirsiniz. Bu bölümde, mekanik saatlerin ilk öncülerinden olan ve Takiyüddin tarafından 1559 yılında tasarlanan muhteşem saati ayrıca 15. yüzyılın en önemli gemilerinin ve o dönemde kullanılan pusulaların modellerini bulabilirsiniz.
Biraz daha ilerlediğinizde, ez-Zerdkaş isimli âlimin 1374 yılında yazdığı kitabındaki çizimlere göre yapılan mancılıkları, bocurgatlı ok atarları, roket ve topları görüp inceleyebileceğiniz Savaş Teknolojisi bölümüne gireceksiniz. Makinelerin nasıl çalıştığını görmek için televizyondaki sinevizyon gösterisinden yararlanabilirsiniz. Bir sonraki bölümde ise Müslümanların başarılarını kimsenin inkar edemediği alan olan Tıp bölümüne gireriz. Tıp alanında yazılmış kitaplara ve bu alanda kullanılan çeşit çeşit aletlere rastlarız. Hacamat yoluyla alınan kanı ölçen alet ve çıkıkları tedavi etmek için kullanılan metodların modelleri en ilginç aletlerdendir. Bu alanı da bitirdikten sonra aşağı kata inip diğer disiplinlerdeki çalışmalara göz atabilirsiniz.
Madenler kısmında bu her biri birbirinden değerli bilim adamlarımızın çalışmalarında kullandığı madenlerin ve taşların sergilenmesi yapılmaktadır. Müzenin en önemli parçalarından bazılarını barındıran Fizik bölümünde ise kaldıraçlardan vinçlere, pompalardan terazilere kadar birçok aletin ilk örneklerine rastlanır. Lakin bunlar içerisinde herhangi bir enerji olmadan sonsuza kadar dönebilen makine ve El-Cezeri’nin 12 harfle kilitlenen meşhur sandığı en dikkat çekenler arasındadır. Matematik-Geometri alanında ise çoğu yapının ve makinanın yapımı için kullanılan çeşitli boyutlarda pergel, cetvel, açı ölçer ve daireyi bölmeye yarayan aletler bulunmaktadır. Bir sonraki bölüm olan Mimari-Şehircilik’te ise İslam dünyasının mimari başyapıtlarından veya bu çeşit çeşit ilimlerin gelişmesine katkıda bulunan medreselerden bazılarının maketleri sergilenmektedir.
Artık müzede sona doğru yaklaşırken Optik bölümüne uğrayarak, İbn Heysem’in projelendirdiği ve günümüz kameralarının çalışma prensibinin temellerini oluşturan karanlık oda modelleri başta olmak üzere, ışık, yansıma, gökkuşağı gibi olayları anlamlandırmak için yapılmış diğer aletlere de göz atabilirsiniz. Kimya bölümünde ise her çeşidini görebildiğimiz imbiği, damıtma ve destilasyon için kullanılan aletleri de gezip gördükten sonra müzemizin son varış yeri olan Coğrafya bölümüne gireriz. Bu son kısımda, müzemize girmeden önce kapının önünde gördüğümüz dünya haritasını burada yakından inceleyebilme fırsatının yanı sıra, birçok harita ve enlem ölçmeye yarayan aletleri de görebilirsiniz.
Sonunda müzemizi bitirdik. Şimdi müzemizden çıkar çıkmaz sol tarafta göreceğimiz, bütün bu aletlerin yapılmasında ve müzenin hazırlanmasında kilit taşı olan Prof. Dr. M. Fuat Sezgin hocamızın kabrini ziyaret edip fatihalar yolladıktan sonra, Gülhane’de bir banka oturup Müslümanların bilim ve teknolojiye katkılarını bir kez daha gözden geçirebiliriz. Sizlere yüzyıllarca Müslümanların bilimsel alanda yaptığı çalışmaların çok azının bilinip sergilendiği müzeyi ayrıntısına girmeden özetlemeye çalıştık. Müslüman alimlerin bilim dünyası için ne kadar önemli çalışmalar yaptığını sadece bir saat içerisinde genel hatlarıyla öğrenmiş olduk. İslam’ın bilime, bırakın engel olmasını aksine hiç olmadığı kadar katkı sağlamış olduğunu ülkesinin gençlerine ve hatta tüm dünyaya açtığı müze ve yaptığı çalışmalarla duyuran Fuat Sezgin hocanın mekanı cennet olsun.
Müslüman alimlerin bilim dünyası için ne kadar önemli çalışmalar yaptığını sadece bir saat içerisinde bütün hatlarıyla öğrenmiş olduk.”
TAVSİYELER:
Kitap-1: Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Vefa/ Kolektif
Kitap-2: Bilim Tarihi Sohbetleri/ Sefer Turan
Belgesel-1 Prof. Dr. Fuat Sezgin Belgesel/ Technology & Science in Islam
Belgesel-2 Prof. Dr. Fuat Sezgin Belgeseli(2 bölüm) / Diyanet TV
Mekan: Müzenin hemen karşısında bulunan Prof.Dr.Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı’nı ziyaret edin ve Hocanın öğrencileriyle görüşün.
SABAH:09:00 AKŞAM:17:30
(Gişe Son Giriş 16:30 )
GİRİŞ ÜCRETİ: 18 TL
MÜZE KART GEÇERLİDİR
Leave a Reply