Seni Bekliyorum

Karıncalar-Bir Savaş Vardı, savaşın dehşetine daha fazla dayanamayıp sevdiği kadının yanına dönmek için cepheden kaçmaya çalışan bir askerin hikayesi. İçine düştüğü karanlık kuyudan kurtulmak için kahramanımız uzaklardaki sevgilisinin aşkına sarılıyor. Peki aşk hem zihnen hem de bedenen çetin bir savaşın ortasında kalan bu zavallı adamı kurtarmaya yetecek mi?

İnsanın başından geçen sıradan bir olayı kendisini dinleyenlere doğal, sürükleyici ama aynı zamanda anlaşılabilir bir şekilde aktarması için gerçekten sağlam bir betimleme yeteneğine sahip olması gerekir. Eğer anlatacağı olayı kendisi hiç tecrübe etmediyse işi daha da zorlaşır. Peki ya savaşı anlatmak isterse? Cephede bulunmamış bir insan savaşı ne kadar anlatabilir ya da bu anlatıyı dinleyen biri savaşı ne kadar anlayabilir? İşte bu sorunun cevabı İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Karıncalar- Bir Savaş Vardı oyununda saklı.

Cephede bulunmamış bir insan savaşı ne kadar anlatabilir ya da bu anlatıyı dinleyen biri savaşı ne kadar anlayabilir?”

Savaş, hikaye anlatıcılarının farklı sanat dalları, anlatım yolları vasıtasıyla betimlemeye çalıştıkları popüler olguların başında geliyor. İlk cinayetten itibaren sürekli kınadığımız ancak içine düşmekten geri duramadığımız bu karanlık kuyu ortaya çıkardığı tezatlar ve olağanüstülük sebebiyle sanatçı için her zaman cezbedici bir konumda bulunuyor. Öte yandan, savaşa bakışın  kitlelerin kahramanca çarpışmasından, birbirini tanımayan bireylerin anlamadıkları amaçlar uğruna ölümüne mücadeleleri şekline evrilmesi, savaş anlatılarını da bireysel seviyeye indiriyor. Bu noktada Karıncalar – Bir Savaş Vardı, yabancısı olduğu topraklarda bilmediği bir amaç uğruna savaşan bir askerin hikayesini konu alıyor. Yönetmenliğini Ergun Üğlü’nün yaptığı oyun, Boris Vian’nın Karıncalar ve John Stainbeck’in Bir Savaş Vardı adlı eserlerinin Gökhan Aktemur tarafından tek bir metin olacak şekilde uyarlanmasıyla ortaya çıkmış. Tek perde ve 85 dk uzunluğunda olan tek oyunculu oyunda Mert Turak göz kamaştırıcı bir performans sergiliyor.

Botlar ve Hayaller

Açılış sahnesinde isimsiz kahramanımız savaşın olmadığı bir günde arkadaşları Azman ve Çapkın’la sahilde denizi ve gelip giden vapurları seyrederek sohbet ediyorlar. Aralarında kimsenin dile getirmediği bir antlaşma var. Savaşın olmadığı günlerde kimse savaşla alakalı bir konudan bahsetmiyor. Evlerine geri dönünce yapacaklarından, temiz nevresimden, dondurmadan ve bunlar gibi sıradan hayata ait “normal” şeyler hakkında konuşuyorlar. Bu arada hikaye akıp giderken kahramanımız gün içinde yaşadıklarını ve sürekli değişen düşüncelerini sevgilisine hitaben yazdığı günlüğüne kaydediyor. Zaten biz de günlükteki bu anlatıyı izliyoruz. Kahramanımız hem yaşıyor hem de birinci ağızdan anlatıyor. Savaşta katıldığı her çarpışma onu neden orada bulunduğunu sorgulamaya itiyor. Burnunda arkadaşlarının yanmış ve çürümüş etlerinin kokusu, kulaklarında mermi vızıltıları, patlamalar ve tankların altında kalarak kırılan kemiklerin, kafataslarının çatırtısı… O sadece yaşamaya ve yaşatmaya çalışırken, buradaki her şey onu ölüme ve öldürmeye zorluyor. Kahramanımız sonunda dayanamıyor ve bulduğu ilk fırsatta firar ediyor. Savaş alanından uzaklaştığı her adımda sevgilisine yaklaştığını düşünürken attığı son adım üzerinde durduğu mayınla beraber onu farklı bir gerçekliğin içine sürüklüyor. Bu noktadan sonra ölüm ve yaşam arasında sadece sağ bacağı var. İsimsiz askerimizin ise ne bacağını kaldırmaya cesareti ne de ayakta durmaya gücü var.

Savaş alanından uzaklaştığı her adımda sevgilisine yaklaştığını düşünürken attığı son adım üzerinde durduğu mayınla beraber onu farklı bir gerçekliğin içine sürüklüyor. Bu noktadan sonra ölüm ve yaşam arasında sadece sağ bacağı var. “

Ölüm, hayat ve karıncalar

Dekor oldukça sade ama kullanışlı bir şekilde oluşturulmuş. Sahne üzerine kurulan tahta bir platform, üst tarafında bulunan farklı işlevlere sahip kapaklar sayesinde oyuncunun rahatça hareket etmesine ve performans esnasında hikayeyi etkili bir şekilde aktarmasına yardımcı oluyor. Ayrıca yukarıdan sarkıtılan asker botları ve kasklar, her biri ayrı hikayelere sahip insanların bu iki imge arasına sıkıştırılarak kağıt üzerindeki sayılara dönüştürülmesini anlatmaları açısından oldukça başarılı. Tüm bunlara ek olarak, oyun esnasında ses ve ışığın etkin kullanımı savaş atmosferinin gerçekliğe en yakın haliyle yansıtılmasını sağlamış.

Oyunun sonunda ne olduğunu yazmayacağım. Çünkü ölüm ve yaşam arasındaki o ikilem ve sonrasında olanlar (veya olmayanlar) kelimelerle ifade edildiğinde etkisini kaybediyor. Ayrıca hangimizin ayağı mayının üzerinde değil ki?

 

Kaynakça:

Vian, Boris. Karıncalar. Çev., Candan Keten. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2017.

Steinback, John. Bir Savaş Vardı. Çev., Elif Ersavcı. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2015.

Şehir Tiyatroları

Leave a Reply

Your email address will not be published.