Oryantalist Olmak ya da Olmamak: İki Müzisyen Kız ve Osman Hamdi

Osmanlı son dönem aydınının sırtında taşıdığı saf oryantalizm yükü, Doğu’ya Batı’nın baktığı yerden baktıkları iddiası Osman Hamdi için de geçerli mi? Osman Hamdi, oryantalizmin neresinde duruyor?

Osman Hamdi: bir ressam, müzeci, arkeolog ve eğitimci. Küçüklüğünden beri kalem tutmaya alışık olan Osman Hamdi, eğitim için gittiği Paris’te hukuk öğrenimini yarıda bırakıp resim eğitimi almaya başlamış. Sonrasında İstanbul’a döndüğünde rengarenk dünyasıyla bir devrin öncüsü olmuş. Saraydan ve sanatseverlerden aldığı desteklerle şimdinin Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Sanayi-i Nefise Mektebi’ni ve müzeleri kurduğunda Türk-İslam sanatına yeni bir boyut kazandıracağını biliyor mudur sizce? Batı’dan aldığı vizyonla Doğu’yu resmetmesi onun oryantalist olarak anılmasına sebep olsa bile fırça darbeleri bizlere neler söylüyor acaba? Gerçekten Osman Hamdi Doğu’ya, Batı’nın baktığı yerden mi baktı?

Svoboda, Haremde Alışveriş, 19. yy

Oryantalizm ya da şarkiyatçılık, basitçe; Yakın Doğu ve Uzak Doğu’nun halklarını, kültürünü, dinlerini ve dillerini Batı kökenli bir bakış açısıyla ele alan araştırma alanıdır. Bununla beraber bu bakış açısı, Doğulu toplumlarda pek hoş karşılanmaz; Doğu, kendisinin Batı’nın gözündeki imgelerle ve Batı’nın yayılım gücü kullanılarak temsil edilmesini istemez.

Kökeni eski olmakla beraber, 19. yüzyılda revaçta olan bir alandır şarkiyatçılık. Nitekim Osman Hamdi, tam da o zamanlar yurt dışına öğrenim görmeye gitmiş olan onlarca gençten biri olarak eğitimini tamamlayıp döndüğünde İstanbul’da Tanzimat rüzgarları esiyordu. Halkta ve aydın kesimde bitmek bilmeyen ideolojik bir karışıklık söz konusuydu: Suçlayanlar ve suçlananlar, aidiyet hissedenler ve dışlananlar. Elbette bu çift taraflı bir hengameydi. Aydınlar belirgin bir aidiyet hissetmiyordu. Çünkü genellikle yurt dışında aldıkları sosyal, sanatsal, siyasi eğitimler İstanbul’daki realiteyle bağdaşmıyordu. Bir nevi oryantalizm peşlerini bırakmıyordu. Dolayısıyla halk, bu aydınları yabancı sempatizanı olarak nitelendiriyordu.

İki Müzisyen Kız, 1880

Bütün bu hengamede, oryantalist olarak nitelenmesinin ve halk tarafından hor görülmesinin bir aydın için işten bile sayılmayacağı günlerde, Batı’dan aldığı teknikle Doğu’ya içeriden bir gözle bakmak istiyor gibiydi Osman Hamdi. Resimde oryantalizmin en büyük temsilcilerinden olan hocası Gérôme’den çok şey öğrenmişti. Buna rağmen, özellikle Fransız ressamlarda görülen Doğu’nun mistisizmine hakim edasında çizilen resimlerin seyrini değiştirdi: Üstenci bir bakışla resmedilen derme çatma binalar ve sosyal hayatta bir harem metasından ibaret görülen kadınlar yerine Doğu’yu pırıl pırıl, aydınlık yüzlerde resmetti. Evet, resimlerinin temasının “Şark” olduğu doğru, fakat bütün bu materyalleri resimlerinde kullanarak Şark’ın gösterilmeyen yüzünü resmetmeye çalıştığını eserlerinde görebiliriz. (bkz. Kuran Okuyan Kız, İki Müzisyen Kadın…)

Doğu’nun mistisizmine hakim edasında çizilenlerin seyrini değiştirdi: üstenci bir bakışla resmedilen derme çatma binalar ve sosyal hayatta bir harem metasından ibaret görülen kadınlar algısı yerine Doğu’yu pırıl pırıl, aydınlık yüzlerde resmetti.”

Kaplumbağa Terbiyecisi, 1906

Bu noktada bir devrim niteliğinde olan ve tuval üzerine yağlı boyayla resmedilmiş “İki Müzisyen Kız”da ilgimizi çeken ilk şey, kadın figürlerin ellerinde tuttukları müzik aletleriyle özellikle ayakta duran figürde görülen kendine güvenen eda oluyor. (Resim 3) Mekan; açık seçik ve aydınlık tasvir edilmiş. Turkuaz ve sarının harmonisinin keyfini çıkarırken tambur ve defin ahenkli seslerini duyar gibiyiz. 1880’de resmedilen bu eserde kadınların oryantalist eserlerde tasvirlerinin aksine haremde birer nesne değil, sonunda yeteneklerinin farkında olan ve kendilerine yatırım yapan birer özne olabileceklerini görüyoruz. “İcra eden” konumunda olmaları, kendilerini geliştirip yeteneklerinin farkında olmaları ilgi çeken şey. Bursa Yeşil Cami’den mimari öğelerin yer aldığı bu resimde çalgıların yanı sıra halılar, kakmalı ahşap işçiliği, çiniler gibi Osmanlı’ya özgü dekorasyonlarla sanatçının “kadın” öznesine dair bu yaklaşımı sentezlenmiş. Oryantalizmin Doğu’nun kadınını nitelemek için kullandığı keyfine düşkün, egzotik hayatın önemli bir parçası olma misyonu Osman Hamdi’nin eserinde etkisiz hale geliyor. Bu haliyle resim, oryantalizmden uzaklaşıyor.

Kaplumbağa Terbiyecisi, 1907

Bütün bunlara rağmen sanat tarihçileri Osman Hamdi’nin bazı eserlerini oryantalizme dahil ederler. Mesela, Pera’nın duvarlarını süsleyen “Kaplumbağa Terbiyecisi”ndeki İslamî egzotizm dalgası ve bilinmezlik, bize Doğu’ya hangi bakış açısıyla baktığımızı unutturacak niteliktedir. 1906 ve 1907 olmak üzere eserin iki kez resmedilmiş olması ve güncellenirken eklenen kalıplaşmış simgeler, eseri -istemli veya istemsiz- oryantalizme yaklaştırır. Resmin 1907’deki versiyonuna, sağ üst tarafa “Allah ve Muhammed” yazan Arapça bir metin eklenmiştir, bu da eserin bir camide (tahminen Bursa Ulu Cami) geçtiğini pekiştirir.

Bu eserde Doğu’ya tülden bir bilinmezlik perdesinin arkasından bakıyor gibiyizdir. Bizi, içeride olanları yalnızca “tahmin eden” halinde bırakan bir durumdur bu. Bu noktada resmin öznesinin faaliyetindeki belirsizlik, Osman Hamdi’nin diğer resimlerindeki okuyan, ilmî faaliyetlerde bulunan ve çoğu zaman mesleği belli olan figürlerden ayrılır. Resimdeki kızıl abalı adam kaplumbağalarla neden bir iletişim kurmaya çalışıyor -çalışıyor mu acaba- ; bir neyzen mi yoksa bir derviş mi? Bunların hiçbirine tam olarak hakim değiliz. Bildiğimiz tek şey şarkiyatçılığı son derece hissettiren bir bilinmezlik. Elimizde olan ise tablonun onlarca farklı yorumu: Terbiyecinin zorlu işi elindeki müzik aletleriyle halletmeye çalışması, Osman Hamdi’nin değişime direnen toplumu sanat yoluyla çağdaşlaştırmaya çalıştığını, bu yüzden sanat okulu ve müze açma girişiminde bulunduğunu vurguluyor olabilir; terbiyecinin, neyi üflemeyip arkasında tutması ise halkı temsil eden kaplumbağaları eğitme kaygısından vazgeçen bir aydını resmediyor da olabilir.

Eserleri incelediğimizde, geniş bir perspektifle Osman Hamdi’yi Batılı zihniyete sahip bir Doğulu olarak nitelendirebiliriz. Eserlerinde Batı’nın oluşturduğu realiteden uzak imgeleri gerçeklik düzleminde, parlak renklerle sunması ve Doğu unsurlarını iyileştirici hali onu bir Doğu kültürü savunucusu yapabilir. Nitekim, bazı eserleri de Şark egzotikliğini vurgular niteliktedir.

Oryantalist olmak ya da olmamak, bütün meselenin bu olduğu günlerde (!) kimi suçlamalı: zamanı mı, Batı’yı mı, halka yabancılaşan sanatçıları ve aydınları mı yoksa onları anlamayan halkı mı? Bence suçlamanın kolaylığına sığınmadan, “sadece yaşanması gereken yaşandı” demek, cehaletle yaftalamadan o dönemin halkını  yenilikle karşılaşan “normal” insanlar olarak kabullenmek, aydınlarını da arada kalmış mahluklar olarak değil, aldıkları vizyonu hayata uyarlamaya uğraşan düşünürler olarak görmek sağlıklı olacaktır. Edinilen-edindirilen bu vizyonun da pek tabii basamakları olacaktı, toplumun ve düşünürlerin belirli fazlardan geçmesi gerekliydi. Değişim, elbette gelecektir; gelmemesidir korkunç olan. Pişmanlık duymadan, geçmişimizi bize öğrettikleriyle kabul edebiliyorsak ve yeniliğe böylece kucak açabiliyorsak, işte o zaman şanslı bir toplum olacağız demektir.

Oryantalist olmak ya da olmamak, bütün meselenin bu (!) olduğu günlerde kimi suçlamalı; zamanı mı, Batı’yı mı, halka yabancılaşan sanatçıları ve aydınları mı yoksa onları anlamayan halkı mı?”

Kaynakça:

Sabriye Çelik, Türkiye’nin Toplumsal ve Ekonomik Dönüşümünde Sanat Piyasasının Oluşumu
Plastik Sanatların Rolü ve Osman Hamdi Bey Örneği, “Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi”

Serra Hanife Çelik, Sanatta Oryantalizm ve Bir Oryantalist Olarak Osman Hamdi
“Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi”

Germaner, Semra ve İnankur, Zeynep. Oryantalistlerin İstanbulu (2002 bas.).
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. s. 308.

Pera Müzesi

Leave a Reply

Your email address will not be published.