Her birimiz affedemeyeceğimizi düşündüğümüz olaylar yaşarız. Oysa affetmek kırıcı olaylar karşısında kendimiz için yapabileceğimiz bilişsel bir eylemdir.
Bir insanla yakınlık kurmanın o insan karşısında kendimizi bir nevi savunmasız bırakmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu savunmasızlığın bir sonucu olarak yakınlık kurduğumuz kişi söz konusu olduğunda düşüncelerine veya düşüncesizliklerine karşı da onunla yakın olduğumuz derecede hassas oluruz. Başka bir deyişle, tüm olumlu taraflarının yanı sıra yakın ilişkilerin böyle bir olumsuz yanı mevcut; bu insanlar diğer insanlardan çok daha fazla canımızı yakma potansiyeline sahip olurlar. Sonucunda da daha çabuk daha derinden kırılabiliyor ve zor affedebiliyoruz. Aslında affetmeyerek kendimizi, duygularımızı koruma altına almak da istiyor olabiliriz. Belki de öfkemizin geçmesini içten içe istemeyiz. Çünkü öfkemiz, bizi o kişiden uzak tutar ve böylece tekrar aynı yerden incinmemiş oluruz. Ayrıca engel olan bir diğer unsur ise inandığımız düşüncelerdir. Eğer affedersek; Olanları unutacağımıza inanırız. Belki yaptığı hatayı asla anlamaz ve tekrar aynı hatayı yapar diye düşünürüz. Ve affedersek fedakarlık yaptığımıza ve bunu onun yapması gerektiğine inanırız.
Enright affetmeyi “birinin, onu haksız yere inciten başka birine karşı, sevgi, cömertlik ve merhamet gibi hak edilmeyen hislerin teşvik edilmesiyle, kızma, olumsuz yargılama ve ilgisiz davranma gibi hisleri isteyerek terk etmesi” olarak açıklıyor. Yani kişinin affedilmeyi hak edip etmemesi ile ilgilenmiyoruz; hangi hisleri hissedeceğimizi biz tercih etme yoluna gidiyoruz. Bu noktada affetmek, olanları unutarak ona hak vermek veya yok saymak değil. Çünkü unutmak, biliş düzeyinde gerçekleşirken affetmek; duygu, biliş ve davranış süreçlerinde gerçekleşir. Affettiğimiz zaman o kişiyle eskisi gibi yakın olmak, onu sevmek ve ilişkimizi devam ettirmek zorunda değiliz. Bu affetmemize bağlı değil. Tekrar aynı hatayı yapıp yapmayacağı ise bizim affetmemize bağlı değildir. Bu onun davranışı ile ilgilidir ve bizde karşı tarafın davranışlarını kontrol edemeyiz. Aslında affederek fedakârlık etmiş de olmayız. Zira onun için kendimizden ödün vermiyor; aksine kendimizi özgürleştirmiş oluyoruz. Yani gerçek manada affetme tamamen kendi dünyamızda olan bir değişim, gelişimdir.
Enright affetmeyi “birinin, onu haksız yere inciten başka birine karşı, sevgi, cömertlik ve merhamet gibi hak edilmeyen hislerin teşvik edilmesiyle, kızma, olumsuz yargılama ve ilgisiz davranma gibi hisleri isteyerek terk etmesi” olarak açıklıyor.”
Biz affetmeyi istediğimizde zihin dünyamızı meşgul eden ve bizi inciten hatıraların getirdiği yoğun öfke, kızgınlık ve intikam gibi duyguları ve dahası yaşadığımız olayları hatırladığımızda mide bulantısı, baş ağrısı, dikkat dağınıklığı gibi bizi her yönden etkileyecek olan bu durumları yaşamamayı tercih etmiş oluruz. Tam bu noktada yaşadığımız üzüntüleri, incinmişlikleri ve acı veren olayları hatırlarız. Bunların hepsi hafızamızda vardır, bunları biliriz. Peki, bilmek yetmez mi? Tüm bu olumsuz etkileri; örneğin, kızdığımız kişinin her adı geçtiğinde keyfimizin kaçması, vücudumuzu saran öfke duygusu gibi etkileri her defasında yaşamak… İşte bu bizim sırtımıza yük değil mi? Bazen ezilmiyor muyuz bu yükün altında. Sanki sırtımızda hem onun hatasını hem kendi olumsuz duygularımızı taşıyoruz. İşte biz affettiğimizde tüm olanları ve duygularımızı kabul ederiz. Sadece o yükü sırtımızdan indirmiş oluruz. Artık hafiflemişizdir. Kısaca affetmek kendimiz için yaptığımız bir süreçtir. Tıpkı şu söylenen sözde olduğu gibi: “Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir.”
Affetmek bencil bir eylem olarak düşünülebilir çünkü tüm faydası affeden kişiyedir.”
Kimi zaman affetme sürecinde gerçekleşecek yüzleşmeden kaçtığımızdan ya da etrafımızdan affetmeye yönelik teşvikler sonucunda affettiğimizi dile getiririz, öyle inanırız. Ancak duygularımız ve davranışlarımız pek öyle göstermez. Olayı tekrar tekrar hatırlatıp suçlama ve ceza uygulama yoluna gideriz. Bu davranış bir araştırmaya göre sadece sözel olarak ifade edilen ve biliş düzeyinde gerçekleşen affetme sahte affedicilikolarak açıklanıyor.
Gerçek bir affetme kolay bir süreç olmasa da denemeye değer. Sonucunda kin, öfke, huzursuzluk gibi duygularımız, yerini daha olumlu duygulara bırakarak ruhsal dünyamıza, bağışıklığımızı etkileyen stresimizi azaltarak ise fiziksel sağlığımıza ve kişiler arası ilişkilerimize de birçok katkı sağlar.
Elbette affetmekten bahsettiğimizde belki de tüm bu yazdıklarımızın başlangıç noktası olan kendini affetmek, başlı başına üzerinde durulması gereken bir konudur. Kendini affetmeyi bilmeyen insan başkasını affedebilir mi?
Leave a Reply