Battleship of Potemkin (1925), sadece sessiz çağın değil, tüm zamanların ikonik filmlerinden biridir. Yönetmen Einstein’in Sovyet montaj tarzını kullandığı Odessa Merdivenleri sekansı, filme dünya çapındaki ününü kazandırmıştır.
Sergey M. Einstein’ın yönettiği Battleship Potemkin, 1925’te gösterime giren sessiz bir Sovyet filmidir. Film, Rus devrimcilerine saygı duruşunda bulunur ve film tarihinin eleştirmenlerce beğenilen bir başyapıtı olarak kabul edilir. Film Potemkin zırhlısındaki askerlerin isyanını konu ediniyor. Battleship Potemkin, özü için heyecan verici olmasına rağmen, olağanüstü bir resimsel güzelliğe ve büyük bir form zarafetine sahip bir eserdir. Simetrik olarak beş bölüm veya eyleme bölünmüştür. Film 5 farklı perdeden oluşuyor. Men and Maggots adlı ilk bölüm, temel olarak, geminin mürettebatının subaylar tarafından ne kadar kötü muamele gördüğünü ele alıyor. İkinci bölüm Güvertede Drama, çürümüş eti yemeyi reddeden denizcilerin yargılamasıyla başlıyor. Suçlu bulunup öldürülmeleri gereken askerler, isyancıların liderinin etkisiyle kurtulurlar. İsyan başarılı olur ama sonunda lider ölür. Üçüncü bölüm olan Ölü Bir Adam Çağırıyor’da Potemkin zırhlısı Odessa’ya gelir ve şehrin sakinleri isyan için tezahürat yapar. Dördüncü sekans Odessa Merdivenleri ise filme bugün sahip olduğu repütasyonu sağlayan sekanstır. Merdivenlere yerleştirilen askerler, insanları merdivenlerden aşağıya doğru inmek suretiyle ateş ederek öldürürler. Son perde Herkese Karşı, Çarlık ateş açmayı reddettiğinde insanlar ve askerler arasındaki dayanışmayı tasvir ediyor. Bu yazıda, Odessa Adımları, Sovyet montaj tarzı ve filmin bu sekans tarafından tanınır olması ele alınacaktır.
Battleship of Potemin (1925) filmi Rus devrimcilerine saygı duruşunda bulunur ve film tarihinin eleştirmenlerce beğenilen bir başyapıtı olarak kabul edilir.”
Hükümdar Lenin’in 1922’de belirttiği gibi, tüm sanatlar içinde sinema en önemlisidir. Hükümdar, tüm sanat türlerine bir propaganda aracı olarak değer veriyordu, ancak sinemanın tüm bu sanat biçimleri arasında en çarpıcı ve en kolay manipüle eden olduğunun da bilincindeydi. Yeni Sovyet hükümeti liderliğinde Lenin, Rusya halkını Çarlık rejiminin kötülüklerine ve yeni komünist rejimin olumlu yönlerine ikna etme görevi ile karşı karşıya kaldı. Lenin, bir geçiş yaşanan bu dönemde sinemanın öneminin tamamen farkındaydı. Sınıf ayrımlarını ortadan kaldırabilmek ve insanlara devrimin yaklaşmakta olduğunun sinyalini vermek için sinemanın etkisini kullandı. İşte tam bu noktada Odessa Merdivenleri sekansı yaratıldı. Sekans, sinema tarihindeki en ikonik ve etkili sahnelerden biridir. Diğer birçok yönetmen, Einstein’ı selamlamış ve filmlerinde bu sahneyi yeniden yaratmışlardır. Sekans, etkisine ek olarak, Einstein’ın sinematik anlatımının ve Sovyet montaj tarzının gerçek bir tanımıdır adeta.
Hükümdar Lenin’in 1922’de belirttiği gibi, tüm sanatlar içinde sinema en önemlisidir.”
İlk başta Odesa halkının iskeleye doğru yürüdüğü görülür. Ellerinde erzak taşıyan askerlere tezahürat yapmaktadırlar. Odesa vatandaşlarını hem topluluk hem de birey olarak görürüz. Öte yandan vatandaşlara şiddet uygulayan Çarlık askerleri sadece bir arada, topluluk olarak gösterilmektedir. Askerler sadece öldürmeye programlanmış robotlar gibi merdivenlerden aşağı yürürler. Herhangi bir kişilik belirtisi gösterilmez. Einstein’ın bu anlatımla yakalamaya çalıştığı şey, askerleri zalimane gösterirken Odessa’nın fakir vatandaşlarına sempati yaratmaktır. Birey olarak gösterilen vatandaşlar Çarlık askerlerinden daha zayıf gösterilir. Askerlerin zulmü bu sahne tarafından açığa çıkarılır. İsyana karşı çıkanlara vahşice ateş edilirken Odessa halkı merdivenlerden aşağı koşmaya başlar.
Sahnenin gerilimi, çoğu Sovyet film yapımcısı ve Einstein’ın kendisinin ritmik montaj olarak gördüğü kurgu tarzından kaynaklanıyor. Montaj yönetmenleri, çekimden çekime çarpıcı grafik kontrastlar oluşturarak çatışmalı kurguyu daha da ileriye taşıyorlar. Muhtemelen herhangi bir Montaj filmindeki en ünlü sahne olan Potemkin’deki Odessa adımları sekansı, etkinliğinin çoğunu grafik çatışmalar yoluyla kazanıyor. Bu sahnedeki bu tür kesintilerin kümülatif etkisi, gerilimi artırmaya yardımcı olmaktır. Sahne doruk noktasına doğru ilerledikçe, gerilimi artırmak için çekimler kısalır. Yönetmen, çekimleri kısaltarak, birbirinden uzak yerlerde olmasına rağmen, birbirine daha yakın gerçekleşen farklı eylemlerin yaşandığı illüzyonunu yaratır. Buna en iyi örnek merdivenlerden düşen bebek arabasıdır. Merdivenlerden aşağıya inerken askerlerin şiddetini gösteren farklı eylemler görünür. Çekimler çok hızlı kesilir, böylece bebek öldüğünde sahne doruk noktasına ulaşır. Bu kurgu stili, klasik Hollywood filmlerinde kullanılan süreklilik kurgusunun bir zıtlığı olarak kabul edilir. Sekanstaki bir diğer dahiyane kurgu, aslan heykellerinin farklı açılardan çekimleridir. Einstein onları yukarıdan aşağıya resmedip ve öyle bir şekilde düzenler ki, olan bitenden şaşkınlıkla uyanan aslanlar illüzyonunu yaratır.
Leave a Reply