Narkissos, Aşk Şarkısı ve Dali: Baştan Sona Sürrealizm

 “Bütün bunlar ancak rüyalarda olur” dediğimiz ne varsa eserlerde karşımıza çıkaran, sınır tanımayan zihinlerin bilinçsiz akışı haline gelen bir sanat akımı sürrealizm. En bilinen temsilcilerinden Salvador Dali’nin sanatsal yaşamını daha derinden incelemeye ne dersiniz?

Bildiğimiz haliyle sürrealizm, 1924’te Dadaizm ile yollarını ayıran ressam Andre Bréton’un Paris’te yayımladığı Sürrealist Manifesto ile ortaya çıkmıştır. Sürrealist akımın bir manifesto altında yayımlanmadan önce de var olduğunu, 16. yüzyılda Hieronymus Bosch ile varlık kazandığını iddia edenler de vardır. Bu yazıda öncelikle sürrealist çizginin esin kaynaklarını, gelişim seyrini ve temel özelliklerini inceleyeceğiz. Yazının ikinci bölümü ise sürrealist sanatçı Salvador Dali’nin eserleri ve sanat anlayışı üzerine olacak.

Birinci Dünya Savaşı sırasında sürrealist hareket mensuplarının çoğunun yirmili yaşlarının başında olduğunu söyleyebiliriz. Özgürlük fikrine hasret kalınan o günlerde çeşitli çıkış yolları aranmış; Zürih’te 1918’de Tristan Tzara ile doğan Dadaist dalga “hüküm süren her şeye karşı bir başkaldırı” haline gelmiştir. Sanattan çok daha kapsayıcı bir düşünsel yelpazesi olan akımın, toplumun oluşturduğu sanat anlayışını da kabul etmediğini söyleyebiliriz. Çünkü savaşa ve sanata sebep olan toplum aynıdır; bu da sanatı Dadaist anlayışta dolaylı olarak suçlu yapar. Dadaizm’in sürrealizmi etkilediği kesindir zira Sürrealist Manifesto’nun yazarı bizzat bu grup içerisinden çıkmıştır. İki akım da geçmişten gelen sanat kalıplarını yok etmeyi, yerine alışılmadık olanı koymayı amaç edinir. Bununla beraber Dadaist akımda sanata yönetilen keskin eleştirinin sürrealizmde tam olarak karşılanmadığı; Dada kelimesinin bir şey ifade etmemesine karşın sürrealizm kelimesinin, akımın amacını anlamsal olarak ifade ettiğini söylemek mümkündür. Sürrealizm, kelime anlamı olarak gerçeküstücülük demektir. Gerçeği aşma anlamıyla kullanıldığı gibi gerçeğe üstün olma anlamında da kullanılmaktadır. 1924’teki manifestoya kadar sayısız isimden etkilendiği kabul edilir.

Özgürlük fikrine hasret kalınan o günlerde çeşitli çıkış yolları aranmış; Zürih’te 1918’de Tristan Tzara ile doğan Dadaist dalga “hüküm süren her şeye karşı bir başkaldırı” haline gelmiştir.”

Sürrealizmin etkilendiği sanatçılardan biri İtalyan ressam Giorgio de Chirico’dur. Onun resimleri, bir nevi sürrealizmin ön sürümüdür. Rene Magritte, Dali, Max Ernst ve Philip Guston, Chirico’dan etkilenen sanatçılardır. Guillaume Apollainaire’in Uyarıcı Portresi adlı eserinde, gözlerini kapatan heykel figürü, sağdaki levhanın üzerindeki balık ve deniz kabuğu tasviri ve çarpıcı arka plan seçimiyle manifestodan 10 sene önce, 1914’te, sürrealist çizgisiyle dikkatleri üzerine çeker.

Guillaume Apollinaire’ in Uyarıcı Portresi, Chirico, 1914

Gözleri kapalı figürlerin kullanılmasında romantik eserlere bir gönderme yapılıyor olabilir. Alman romantiklerinden Friedrich’in “gözlerini kapat, resmi önce aklının gözüyle gör” deyişi sürrealist çizgiyle bağlantılı incelenebilir. Gerçekten sürrealistler de gözlerini gerçeğe kapatıyor ve gerçeğin ötesinde olanı (belki de gerçeğe uygun olanı) resmediyorlardı; geçmişin sembolist ve romantikleri gibi onlar da fotoğrafımsı bir resimlemeyi kabul etmiyor, özgün düşüncenin ve anlık ilhamın en iyi rehber olduğunu düşünüyorlardı. Chirico, en bilinen eseri olan Aşk Şarkısı’nda ise imgelerin kullanım alanını değiştirmiş, mitolojik tanrılardan olan Apollon ile baş aşağı duran bir eldiveni kompozisyonunda sentezlemiştir: özgün bir melodiye sahip bir Aşk Şarkısı.

Aşk Şarkısı, Chirico

Peki, kullanılan imgeleri sürrealist yapan nedir? Kısaca; yönünü şaşırmış görünen, olduğundan farklı olarak nitelendirilmiş, alışılmış tanımından uzakta tasvir edilmiş imgeleri sürrealist imge olarak kabul edebiliriz. Aslında bize kendimizi rüyada hissettiren her imge biraz böyledir. Bu imgeler; kişilerin bilinçsiz, saf tepkilerinin düşünce yoluyla ifade edilmesiyle oluşur. Bu nedenle sürrealist eserlerin çoğunun taslağının, bitmiş haliyle aynı olduğu söylenir: Çünkü akıldan bilinçsizce dökülen kâğıda çoktan geçirilmiştir. Şair Roland Penrose’un eserinde baş aşağı duran bir kadının dalga dalga dökülen saçlarıyla şehri kuşatması bir rüya değilse nedir?

Kısaca, yönünü şaşırmış görünen, olduğundan farklı olarak nitelendirilmiş, alışılmış tanımından uzakta tasvir edilmiş imgeleri sürrealist imge olarak kabul edebiliriz.”

Görmek İnanmaktır (Seeing is Believing), Ronard Penrose, 1937

Şair Roland Penrose’un eserinde baş aşağı duran bir kadının dalga dalga dökülen saçlarıyla şehri kuşatması bir rüya değil de nedir?”

Oluşturulan kompozisyonların büyüleyiciliği tartışmasızdır; sürrealist dalga, önce Avrupa’yı, sonra dünyayı hakimiyeti altına alacaktır. Bu hakimiyetin en görünür yüzlerinden biri ise, Katalonyalı Salvador Dali’dir.

Sürrealist Manifesto’nun yayımlandığı yıl Dali, sürrealist sanatçılarla tanışmıştır. Özellikle 1920’lerin sonlarına doğru yaptığı resimlerin sürrealist sanatçılardan imgeler taşıdığı söylenir. Küçük taşlar, doğal objeler ve çıngıraklar Dali’nin sanatsal yaşamına sürrealizm ile tanışmasından sonra girmiştir.

Dali, hayatı boyunca çok özgüvenli, görünüşüyle çok fazla dikkat çeken biri olarak nitelendirilmiştir. Şöhret, süs ve lüks düşkünü olduğunu kendisi de ifade eder. Sonradan mensubu olduğu sürrealist akıma kendini öylesine kaptıracaktır ki, “Etat, c’est moi. (Devlet, benim.)” diyen Ortaçağ hükümdarları gibi, “Sürrealizm, Ben’im.” diyecektir. Nitekim hükümdarların ve Dali’nin akıbetinin aynı olmadığını, Dali’nin egemenliği sonunda kimse ile paylaşmadığını söyleyebiliriz: Gerçekten de sürrealizm denince akla gelen ilk isimlerden biri hala Dali’dir. Onun bu özgüveninin bir göstergesi da efsanevi Narkissos’u, deredeki yansımasına bakıp kara sevdaya tutulan, kendisine aşık o genci, tablosunda resmetmesi ile somutluk kazanır. Kabul edilmelidir ki, Dali de kendisine son derece hayranlık duymaktadır. Narkissos gibi kendisini gölde değil de aynada seyrediyordur belki, kim bilir?

Kabul edilmelidir ki, Dali de kendisine son derece hayranlık duymaktadır, Narkissos gibi kendisini gölde değil de aynada seyrediyordur belki, kim bilir?”

Dali, Narcissus’u resmederken

Dali, Narkissos’u konu alan eserinde olduğu gibi birçok efsaneyi ve dini hikâyeyi resmetmeye değer bulmuştur. Burada, küçüklüğünde aldığı dini eğitimin etkisi olabilir. Eserlerindeki anatomik vücut çalışmalarıyla çağın sürrealist görüşüne sağlam anatomili, realist imgeleri kaynaştırmıştır. Dali’nin hayat serüveni yalnızca resimden ibaret olmamıştır; İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok sanatçının Amerika’ya gidişi onu da etkilemiş, yolculardan biri de o olmuştur. Amerika’ya yerleştikten sonra birçok markanın logolarını tasarladığı, Walt Disney ile kısa çizgi film işbirlikleri yaptığı, fotoğrafçılığa ve sinemaya ilgi duyduğu bilinir. Amerika’da ün kazanmasıyla yolu Hollywood’a düşmüş, Marx kardeşler için bir film senaryosu yazmıştır. Sonraları İngiltere’deki yaşamı, onun, hayranı olduğu, psikanalizin kurucusu olan Freud ile tanışmasını sağlamıştır. Eşine olan düşkünlüğüyle bilinen Dali, eşi Gala’nın ölümünden sonra yaşama sevincini kaybetmiş, şimdilerde müze olarak kullanılan Katalonya’daki şatosunda ölmüştür.

Bu yazıda Dali’nin eserlerinden birinin derinlemesine incelenmemesinin sebebi; Dali’nin eserlerini anlaşılmak için vermediğini, bazen imgelerinin anlamını kendisinin bile çözemediğini ifade etmesidir. Uyumadan önceki 10-15 dakikanın insan zihninin en verimli, en yaratıcı çalıştığı an olduğunu, eserlerini bu dakikalarda aklına düşen imgeleri tuvale birebir yansıtarak verdiğini söyler. Hayatını adeta bir film sahnesi gibi yaşayan Dali’nin aşağıdaki videosunun özgün karakterini ve sanatsal özelliklerini yansıttığını düşünüyorum. Videoda sunucu, Dali’den imzasını istiyor. Onu 25 saniyede anlamak istiyorsanız aşağıdaki videonun 9:15-9:40 arasını izlemenizi tavsiye ederim. Bu saniyelerde Dali, anlık bir duygu patlamasıyla imzasını kağıda döküyor. İmzasında da görüldüğü gibi; onun eserlerinde akla gelenle tuvalde olan birbirinin aynısıdır, anlık çağrışım görünene dönüşür. İşte sürrealizm, tam olarak da budur. Öyleyse bırakalım sürrealist eserler, yaratıcı zihinlerden çekilmiş fotoğraflar olarak kalsın.

VİDEO: YouTube

Kaynakça:

Nathalia Brodskaya, Surrealism, Parkstone Press International, 2018

Eric Shanes, Dalí, Parkstone Press International, New York, 2011

Lokman Acar, Gerçeküstücülük ve Türk Resim Sanatına Yansıması, Dumlupınar Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2011

Leave your comment to Cancel Reply

Your email address will not be published.