10 yıllık bir çalışmanın sonunda, hem beş yıldızlı bir oteli hem de binlerce yılı muhafaza eden bir arkeoloji müzesini bünyesinde barındıran Antakya Müze Otel 2020 yılının ilk yarısında kapılarını ziyaretçilere açtı. Daha açılmadan önce Türkiye ve dünyada 8 farklı ödüle layık görülen Müze Otel yalnızca tasarımı ile değil aynı zamanda barındırdığı paha biçilmez tarihi objeler ile sanat ve seyahat meraklılarının dikkatini çekiyor.
Müzemizi anlatmaya geçmeden önce müzenin bulunduğu il olan Hatay hakkında az da olsa bilgi vermek istiyorum. Hatay’dan senelerce medeniyetlerin beşiği olarak bahsettik. Bizi bu söyleme iten sebeplerin başında hiç şüphesiz Hatay’ın kadim geçmişi ve bu tarihler içerisinde yaşamış olan medeniyetler gelmektedir. Bölgedeki tarihi yaşam buluntuları M.Ö. 1000. yüzyıla (100.000 yıl) kadar uzanmaktadır. Bu uzunca geçmişi boyunca Akadlar, Hititler, Persler, Romalılar, Emeviler ve Osmanlılar gibi 20’den fazla medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Roma döneminde en şaşalı zamanlarını yaşayan Antakya, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun en büyük üçüncü şehriydi. Sadece bu bilgi bile bize Hatay’ın ne kadar önemli bir tarihi geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.
Müzemizi, içerisindeki eserleri ve müzenin bulunduğu sosyo-kültürel ortamı daha iyi anlayabilmemiz adına Antakya hakkında da ilginizi çekebilecek bazı bilgiler verip müzemizi anlatmaya geçelim. Başta Müslümanlar ve Hristiyanlar olmak bir çok din için önemli olan Antakya, Türkiye Devleti sınırları içinde yapılmış ilk cami özelliğini taşıyan Habib-i Neccar Camii’ne (636) ve dünyanın ilk mağara kilisesi olan St. Pierre Kilisesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin tek Ermeni köyü de (Vakıflı Köyü) Antakya’dadır. Bunun dışında daha birçok dünyanın ve Türkiye’nin enlerine sahiptir. Son olarak Antakya’da bulunan arkeoloji müzesinin dünyadaki en büyük ikinci mozaik koleksiyonuna sahip müze olduğunu da söylemeden geçmeyelim ki Müze-Otel’in bulunduğu bölgenin (Antakya) mozaik açısından nadir bulunan yerlerden biri olduğunu iyice kavramış olalım.
2009 yılında Antakyalı işadamı Necmi Asfuroğlu Antakya’ya bir otel inşa etmek istiyor. Otelin yapılacağı bölge 3. Derece sit alanı olduğu için bina inşa edilmeden arkeolojik kazı yapılması gerekiyordu. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi yapılan kazılarda eski devirlere ait kalıntılar bulundu ve kazılar bir kaç yıl boyunca devam etti. Hatay’da 1930’lu yıllardan beri ilk defa bu kadar sistematik bir kazı meydana geldi. Kazılar sonucunda ortaya kimsenin beklemediği kıymette ve güzellikte eserler ortaya çıktı. Tabi ortaya çıkan manzaraya baktığımızda otelin yapılacağı yerde tarihi doku var ve bu dokunun korunması gerekiyor. Otel, hiçbir tarihi dokuya zarar verilmeden -öngörülen maliyetin neredeyse 4 katına mâl olsa da- tamamlandı. Kalbiniz mutmain olabilir çünkü bu süreç içerisinde bütün çalışmalar bakanlığın denetiminde ve birçok arkeologun kontrolünde devam etti.
Otel, hiçbir tarihi dokuya zarar verilmeden -öngörülen maliyetin neredeyse 4 katına mâl olsa da- tamamlandı.”
Hem müzenin hem de otelin nasıl bir arada olacağını düşünüyorsanız hemen şu şekilde açıklayalım: Otel kısmı 66 adet demir boru kazıkların desteğiyle tarihi alandan yüksekte inşa edilmiş. Bu boru kazıklar 26 metre derine iniyor ve herhangi bir tarihi eserin tahribine sebep olmadan inşa ediliyor. Müze ise zaten yer seviyesinin biraz altında olduğundan dolayı otel ve müze, yükseklik farkı ile birbirinden ayrılmış oluyor. Bu yüzden müzeyi, otelden ayrı olarak ziyaret edebiliyorsunuz. Müzenin ziyaret günlerini, saatlerini ve ücretlerini yazımın sonunda paylaşacağım.
Müzenin inşası sırasında yaklaşık 30.000 adet tarihi obje bulunuyor. Bu objelerden bazıları müzenin giriş kısmında sergilenmektedir. Ayrıca 5 farklı yapı katmanında, Helenistik dönemden günümüze kadar 13 farklı medeniyetin izleri görülebiliyor müzede. 5. yüzyıla ait kuş figürleri ile süslenmiş mozaik parçasından, vahşi doğa tasvirli mozaiğe, Helenistik döneme ait sur duvarlarından büyük boyutlu Roma hamamına kadar, neredeyse her devire şahitlik etmiş bir mekanda, her çeşit yapıya, mozaiğe, tarihi dokuya rast gelebiliyoruz. Birazdan vereceğim ilginç bilgilere geçmeden önce, bu müzeyi çoğu müzeden ayıran bir özelliğine vurgu yapmak istiyorum. Diğer müzelerde gördüğünüz mozaikler veya kalıntılar farklı bir yerde bulunup o müzeye taşınmış eşyalardır. Örneğin Gaziantep’teki müzede görmüş olduğunuz bir mozaik o ilin sınırları içerisinde bulunmuştur ve güzelce korunarak o müzeye taşınmıştır. Lakin bu müzede göreceğiniz mozaiklerin ve kalıntıların hiçbirinin yeri değiştirilmemiş, kendi döneminde nasıl yapılmışsa aynı şekilde yerlerinde muhafaza edilmektedir. Bunu bilerek müzeyi ziyaret etmeniz emin olun sizi daha çok etkileyecektir.
Şunu belirtmemiz gerekir ki Müze-Otel’in bu kadar önemli olması sadece bu iki farklı yapının bir arada olması değil, ayrıca müzenin içerisinde bulundurduğu mozaiklerdir. Bu müze dünyanın en büyük tek parça mozaiğine sahiptir ve sadece bu unvan bile bu müzeyi yeteri kadar değerli kılmaktadır. Bin elli metrekare olan mozaiğin (normal bir 3+1 evin 130-150 metrekare olduğunu göz önünde bulunduralım), Roma döneminde bir kamusal alan olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. 6. yüzyıldan kalma olduğu tahmin edilen bu eserin, depremlere ve zamanın vermiş olduğu yorgunluğa bağlı olarak bazı yerlerinde çökmeler ve yükselmeler mevcuttur lakin orjinalliğinden hiç taviz vermemiştir. Ayrıca bu kadar büyük alana sahip bu mozaiğin, her bir geometrik parçasının ayrı bir desene sahip olması da önemini artırmaktadır.
Müzedeki bir diğer önemli mozaik ise (bazı arkeologlara göre yukarıda bahsettiğimiz en büyük mozaikten daha değerli olan) G2 mozaiğidir. Pegasus mozaiği olarak da bilinen bu mozaik hem tasvir ettiği hikaye ile hem de yapım özellikleri ile dünyada eşi ve benzeri olmayan bir eser. Restorasyon Ekip Lideri Arkeolog Can Okkalı buradaki muhteşem eserin II. yüzyıldan kalma bir Roma villasının yemek odasının taban mozaiği olduğunu söylemektedir. Bu mozaiklerin bir kısmında antik dönemde sanatla uğraşan kişilere ilham veren 8 ilham perisi ve ayrıca dünya üzerinde başka hiçbir yerde tasvir edilmeyen 9. ilham perisi ile Hesiodos’un karşılaşması ustalıkla işlenmiştir. Mozaiğin daha büyük bir alanı kaplayan orta kısmında ise Pegasus ve Pegasus’a hizmet eden su perileri tasvir edilmiş. Bu tasvirin üzerindeki yazıda ise mozaiği yapan kişinin imzası vardır ve bu imza da bize yeni bir mozaik ustasının adını öğrenmemize imkan sağlamıştır.
Müze içerisinde ayrıca 5. yüzyıldan kalma, Romalıların temizlik, masaj keyfi ve spor için kullanmış oldukları sosyal mekanların, hamamların kalıntılarını görebilirsiniz. Bu kalıntıların planlarına bakarak nasıl bunca yıldır ayakta kalabildiklerini düşünürken muazzam bir şekilde planlanıp döşenmiş Roma su tesisatına bakmayı sakın unutmayın. İnsanların 1700 yıl önce tam burada yaşadıklarını ve sizin ayaklarınızın altında olan bu yapıları aktif olarak kullandıklarını tekrar düşünün. Biraz daha ilerlediğinizde karşınıza Kuşlu Mozaik çıkmaktadır. Bu mozaik ise birçok kuş türünün eşsiz tasviri ile bilinmektedir ve zamanında o bölgede yaşayan ama daha sonra bölgedeki gölün kurutulması ile artık oralara uğramayan kuşları tespit için muhteşem bir kaynaktır.
Müze içerisinde ayrıca 5. yüzyıldan kalma, Romalıların temizlik, masaj keyfi ve spor için kullanmış oldukları sosyal mekanların, hamamların kalıntılarını görebilirsiniz.”
İnsanların 1700 yıl önce tam burada yaşadıklarını ve sizin ayaklarınızın altında olan bu yapıları aktif olarak kullandıklarını tekrar düşünün.”
Artık çıkışa doğru ilerlediğinizde son eserimiz olan ve en az büyük mozaik kadar ilgi çeken Mermer Zeminli Toplanma Alanını görebiliriz. M.Ö 3. yüzyılda yapıldığı düşünülen bu meydan, üzerinden 2300 yıl geçmesine rağmen orijinalliğini korumaktadır ve mermer işçiliği ile bizleri büyülemektedir. Yukarıda, otelde çayınızı yudumlayarak, aşağıda 2300 yıllık geçmişi, bizzat yaşandığı yerde seyredebileceğiniz bir mekandan bahsediyoruz. Sizce de dünyanın en ilginç müzelerinden biri değil mi?
Müzeyi ziyaret etmek isteyenler için;
- Yaz Dönemi
1 Nisan – 1 Ekim
Açılış Saati: 10:00
Kapanış Saati: 17:00 - Kış Dönemi
1 Ekim – 1 Nisan
Açılış Saati: 10:00
Kapanış Saati: 16:00 - Müze Ücreti: 30 TL / Müzekart geçerlidir. /Hafta sonları kapalıdır.
Leave a Reply