Kimin Şehri?

Dünyanın en kadim şehirlerinden biri olan İstanbul üzerine yazılan efsaneler sayısızdır. Bütün yazılanlar ve rivayetler kentimizin kültürünün ne kadar katmanlı ve zengin olduğunu vurgular. İstanbul bu noktada belki de bütün medeniyetlerin birleştiği bir yerde durur.

İstanbul; kıtaları aşan, denizleri bölen, yüzyıllarca imparatorluklara ev sahipliği yapmış ve zamanına göre farklı şekiller almış bir kent olmasıyla dünyanın belki de en kadim şehirlerinden biridir. Günümüzde dahi Suriçi’nde, Galata’da, Boğaziçi’nde, Üsküdar ve Kadıköy’de medeniyetlerin üst üste eklediği tarihe dokunmak, yüzyılların oluşturduğu anıları görmek mümkün. Zamanında Bizantion, Konstantinopolis, Nova Roma, Konstantiniyye, Dersaadet ve nihayetinde İstanbul isimlerini almış şehrimizin kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de efsanelerden oldukça eski bir vakte kadar uzandığını görürüz. Peki kuruluşundan günümüze birçok kültür ve medeniyet ile harmanlanarak günümüz İstanbul’una varıncaya dek bu şehrin katmanlarında neler var?

Zamanında Bizantion, Konstantinopolis, Nova Roma, Konstantiniyye, Dersaadet ve nihayetinde İstanbul isimlerini almış şehrimizin kuruluş tarihi tam olarak bilinmese de efsanelerden oldukça eski bir vakte kadar uzandığını görürüz.”

İstanbul’un kuruluşuna dair sayısız efsane bulunmaktadır. Mitolojide İstanbul, Zeus’un torunu Byzas tarafından kurulmuş ve Bizantion adını almıştır. Efsaneye göre Zeus, Hera tapınağı rahibelerinden olan İo’ya aşık olur, ancak eşi Hera çok geçmeden bu durumu fark eder. Bu durum üstüne Zeus İo’yu Hera’nın öfkesinden kurtarabilmek için onu bir ineğe çevirir, bu şekilde Hera’nın zihnindeki şüpheleri çözebileceğini düşünür fakat işe yaramaz. Hera İo’nun üstüne at sinekleri salar, ve her ısırdıklarında İo’nu canı yanar. İo, sineklerden kaçabilmek adına uzun yollar boyunca koşar, hatta bu esnada İstanbul Boğazı’nı da geçer. Hatta İstanbul Boğazı “inekler geçidi” anlamına gelen “Bosphour” adını da buradan almıştır. İo, uzun süre koştuktan sonra yorulur ve Kydaros ( günümüzde Alibeyköy deresi) ve  Barbyses (günümüzde Kağıthane deresi) suları arasında Keroessa adında bir su perisi dünyaya getirir. Mitolojiye göre şehrin kurucusu Byzas; Keroessa ve Poseidon’un çocuğudur. Bu efsaneye göre Byzas bir hayvanla ettiği mücadelede üstün gelmesinin ardından tanrılar için bir boğa kurban eder ve boğanın kalbini bir kartal çalar. Byzas kartalı takip ederek bugün tarihi yarımadanın en uç noktası, Sarayburnu’na kadar gelir ve nihayetinde buraya bir şehir kurma kararı alır.

Şeref Akdik, Sarayburnu’na Bakış, 1962

Bir başka efsanede Byzas, kenti kurmak için Apollon tapınağının kahinine müracaat eder ve uygun yeri söylemesini ister. Kahin şehri körler ülkesinin karşısına kurması gerektiğini söyler. Önce körler ülkesini arayan Byzas yine Sarayburnu’ndayken kahinin ne demek istediğini anlar. Körler ülkesinin Kalkedon, yani günümüz Kadıköy olduğuna kanaat getirir. Çünkü bugünkü tarihi yarımada kadar güzel bir yer varken ancak körler gidip böyle bir yerin karşısına bir şehir kurabilir. Bu şekilde şehrin kalbi belirlenmiş olur; kentin kurulması için ilk adım olan yer seçimi tamamlanır ve Byzantion kenti oluşmaya başlar.

Bizans kaynaklarına göre ise Roma İmparatorluğu’nun en meşhur ve güçlü imparatorlarından olan Konstantin, kendi efsanesini yaşatacağı bir kent kuracaktır. Bu dönemde yazılan pagan kaynaklarında İmparator Konstantin’in doğuda Roma’ya denk olabilecek bir şehir kurduğunu ve oraya mabetler, saraylar inşa ettirdiğini söyler. Hatta bu periyotta İstanbul’un bir dönem Nova Roma, yani Yeni Roma olarak adlandırıldığı da sonraki kayıtlara geçmiştir. Aynı şekilde dönemin Hristiyan kaynaklarında kilise tarihçisi Eusebius,

Konstantinopolis Haritası, Cristoforo Buondelmonte, 1422

İstanbul’un İmparator Konstantin’e melekler tarafından gösterildiğini ve buraya adını yaşatacak bir şehir kurulmasını işaret ettiğini söyler. Bundan ötürü Konstantinopolis kutsal bir şehirdir; o şehirde hükmü geçen hükümdar da kutsaldır ve o şehirde hüküm süren kişinin efsanesi yüzyıllarca insanlar tarafından tanınacaktır. Kutsallığı bilinmez ancak Konstantin’in mirası neredeyse şehir varolduğu sürece devam etmiştir. Nitekim Roma imparatoru Konstantin, İstanbul’un kuruluş tarihindeki en etkili figürlerden biri olmuştur ki II. Mehmet’in fethinden sonra da şehir uzun yıllar boyunca Konstantiniyye ismiyle anılmaya devam etmiştir.

İslam dünyasında kaleme alınan eserlerde de Konstantiniyye olarak isimlendirilen şehir, Evliya Çelebi’ye göre önce Hz. Adem; ardından Hz. Süleyman ile tekrar kurulmuştur. Evliya Çelebi; havasının, suyunun insana iyi geldiğini söyler ve şehir için hayır dualarında bulunur. İnlere, cinlere, vahşi her türlü hayvana ve rüzgara emredebilen Süleyman peygambere Sidon isminde bir kral karşı çıkar ve emrine itaat etmez. Bunun üzerine Süleyman peygamber ordusunu sürüp Sidon’u mağlup eder ve kızıyla evlenir. Kızı Aline, babasını anabileceği ve yaşayabileceği güzel bir saray ister. Ona bir saray yaptıran Hz Süleyman, savaştan sonra orduları ile kendi otağını da Sarayburnu’na kurdurur ve oranın ne kadar güzel bir yer olduğunu fark eder.  Sonrasında şehrin hükümdarlığını veziri Yanko b. Madyan üstlenir. Dünyanın dört bir yanından mimarlar, tasarımcılar getirerek şehri kurar ve üzerinde hüküm sürer.

Roma’nın doğudaki kardeş şehri olan Konstantinopolis, Hristiyanlık tarihi açısından bir değer olduğu gibi, İslam peygamberinin hadislerinde geçtiği rivayet edilmiştir. O şehri fetheden askerin ve komutanın övüldüğü bu hadisle İstanbul, İslam aleminde de ayrı bir öneme sahip olmuştur. Rivayete göre Yezid b. Muaviye komutasında müslümanların şehri ilk defa kuşattıkları zaman Eyyüb el-Ensari de yaşlı olmasına rağmen hadisteki müjdeye nail olabilmek için bu sefere katılmıştır. Ancak kuşatma devam ederken vefat etmiştir. Bunun üzerine kendi vasiyeti ile surlara yakın bir yere gömülmüş, II. Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinin ardından mezarı tekrardan keşfedilmiş ve kabrinin yeri korunmuştur. Müslümanlar tarafından fethedilen İstanbul uzun yıllar boyunca da Osmanlı İmparatorluğu’na Dersaadet ve başkent olarak ev sahipliği yapmıştır.

Roma’nın doğudaki kardeş şehri olan Konstantinopolis, Hristiyanlık tarihi açısından bir değer olduğu gibi, İslam tarihinde de peygamber Hz. Muhammed (SAV)’ın hadislerinde geçmiştir.”

İstanbul Haritası, Mustafa b. Mehmed Cündi
1629, Kitab-ı Bahriye

Bunca farklı dönemde değişik isimlerle anılan şehrin günümüzdeki adı İstanbul’un nereden geldiği üzerine de çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan en çok kabul gören ise bu ismin Antik Yunanca’dan “şehre doğru” anlamına gelen “Eis Ten Polin” (εἰς τὴν Πόλιν) ifadesinden gelmiş olmasıdır. Bu kelimeler zamanla İstanbul ismini oluşturmuş ve günümüzde de şehir bu isimle isimlendirilmiştir. Şehrin zaman içindeki isim karmaşası The Four Lads müzik grubunun İstanbul (Not Constantinople) şarkısına da ilham olmuş, artık şehrimizin dünyada bu şekilde tanındığını göstermiştir.

İstanbul hakkında çağlar boyu öne sürülen sayısız efsaneler ve hikayeler, şehrin medeniyetinin ne kadar katmanlı ve zengin bir tarihçesi olduğunu göstermiştir. Hangi rivayet ne kadar doğrudur bilinmez ancak hepsi kentin tarihçesi açısından birbirinden farklı değerlere atıf yapar. İstanbul kültürlerin, medeniyetlerin birleştiği bir noktada durur ve kendisinin üstünde hüküm sürmüş her toplumun izlerini barındırır. Bu şehrin yaşayanları olarak bizler de bu mirasın farkında olmalı ve yaşadığımız şehrin kıymetini bilerek ona göre muamele etmeliyiz, zira bizden sonra gelecekler de bu kent üstünden bizleri tanıyacaklardır.

Günümüzde İstanbul, İstanbul Fotoğrafları
İlkin Karacan

 

Kaynakça:

Süleyman Lokmacı, “Solak-zâde Tarihi’ne Göre İstanbul’un Kuruluşuyla İlgili Efsaneler”,
Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2019, 6 (1), s. 340-363

Abdülkadir Emeksiz, “Efsanelerin İstanbul’u, Fetih ve Fatih”,
Fatih Sempozyumları I-II, Fatih Belediye Başkanlığı Kültür Yayınları, 2005-2006

Oğuz Tekin, Eski Çağda İstanbul – Byzantion, Dijital Erişim Tarihi: Kasım 20, 2020

Haldun Hürel, Efsanevi İstanbul Yarımadası, Kapı Yayınları, 2016

Leave a Reply

Your email address will not be published.