Kayıp Çocuklar ve Bruegel’in Oyun Meydanı

Çocukları yüzyıllar boyu tuvallerde çocuk olarak var olmaktan uzak tutan sanatsal gelenek, Yaşlı Bruegel’in etkisiyle onları önce meydanlarda sonra tekil figürlerde incelemeye başladı. Ressamın yüzlerce çocuğu oyun oynarken resmettiği kent meydanı, içerdiği tarihi ve sosyolojik imgelerle oyun kuramının öncüsü olma niteliğine sahip oldu. Peki, Bruegel’i ve sanatını öncü ve eşsiz kılan neydi?

Oyun, kültürden daha eskidir.

Johan Huizinga

 

”Orta Çağ’ın Çocukları Neredeydi?”

Oyun, medeniyetlerin kökeninde vazgeçilmez bir yere sahip olsa da, şimdiki pratiklerimizde bunun önemini  anlamamız o kadar kolay değil. Çünkü günümüzde -her ne kadar aynı işlevde olmasa da- oyunun yerine koyabileceğimiz ve kendimizi meşgul edebileceğimiz birçok şeyle muhatabız. Eski argümanlardan biri olarak; vakit geçirmek için ihtiyacımız olan her şey elimizin altında. Bugünkü dünyada da oyunların takım becerisi kazanma, karar alabilme, organizasyon yeteneği sağlama gibi hususlarda bizlere yol gösterici olduğunu açıkça görebiliriz. Bununla beraber, kültürel şekillenmenin tarihsel bağlamda en yalın biçimde görünür olduğu yerlerden biri “oyun” kavramıdır. Dolayısıyla bu alanda verilmiş az sayıda eser, bize bir tarih haritası çiziyor. Biraz daha açmak için örnek vermek gerekirse, belirli bir dönemde kullanılan aletlerin ve oyun türlerinin çeşitliliğinin refah seviyesini ve yaratıcı zihniyeti yansıttığını söyleyebiliriz. Dahası oyun türlerinin yaş grubu, sosyal statü ve cinsiyetlere göre dağılımı bize dönem hakkında sosyolojik ve psikolojik birçok ipucu veriyor. Bugün bir eserini inceleyeceğimiz Yaşlı Pieter Bruegel bu ipucunu vermeye gönüllü olan ilk ressamlardan. Belki de onun sayesinde sanatta oyun ve çocuk kavramlarının temellerini bu kadar erken atabilmişizdir, kim bilir? 

Oyun denince akla gelen ilk yaş grubunu da çocuklar oluşturuyor. Orta Çağ sanatında büyüklerin kıyafetlerine hapsolmuş, hatta çoğu zaman bir çocuk olarak değil de boyutu küçültülmüş bir insan proporsiyonunda çizilmiş çocuklar.”

Pieter de Hooch.

Ressamların, renk paletlerinde ayrı bir renk olan bu çocukları bulmaları neredeyse 17. yüzyılı bulmuş, peki ya bu çocukları tarih sahnesine çağıran nedir?

Çocukların çocuk halinde sanat sahnesindeki eksikliklerine ilişkin birçok yorum var. Tarihçi Philippe Ariés, bir eserinde çocukların sanat ve edebiyatta geç yer almalarına ilişkin, … o zamanlar çocukluk bir geçiş dönemiydi, çabuk geçen ve bir o kadar da çabuk unutulan.ifadelerini kullanıyor. Bu görüşü yabana atamayız. Hakikaten de hayat o zamanlar daha kısaydı. Orta Çağ insanına göre çocuklar küçük insanlardı ve herhangi bir kişinin doğrudan bakımına ihtiyaç duymadıkları andan itibaren, ortalama bir insan sayılırlardı. Bu da çocuk kültürünün neden gelişmediğini açıklıyor. Zaman ve imkan kısıtlılığı sebebiyle hemen büyük insan olmaya ve bir an önce çarkı döndürmeye itelenen bu çocuklar ile gönül rahatlığıyla çocukluğunu yaşasın diyebildiğimiz günümüz çocukları arasındaki farkı;  ressamların fırçalarının izlerinde görmek bir hayli mümkün.

Orta Çağ insanına göre çocuklar küçük insanlardı ve herhangi bir kişinin doğrudan bakımına ihtiyaç duymadıkları andan itibaren, ortalama bir insan sayılırlardı.”

Bunun ilk örneklerini Bruegel gibi Flaman bir sanatçıda görmemizin nedeni ise, Felemenk’in Avrupa Reform bunalımının aşılabileceği tek Protestan ülkesi olması. Sanatın odağının dinden, sosyal hayata ve doğa taklitlerine kaydığı o günlerde; Flamanlar başat rol üstlenmiştir. Fırçalarını günlük hayatın telaşesi ile birleştirmeye başlayan ressamlar; haliyle kalıplaşmış sahnelerden bir nebze uzaklaşmış ve insana odaklanmıştır. 

Bu durum da yaşamdan alınmış sahneleri ortaya koyan yeni bir türün doğumuna sebep olmuş. Bu eserler, Fransızcada dal veya tür anlamına gelen genre ile isimlendirilmiş ve “janr” resimler literatüre kazandırılmıştır. Fırında ekmek yapan köylüler, danslarını icra eden kasabalılar veya inceleyeceğimiz resimdeki gibi meydanda oyun oynayan çocuklar artık sanatçıların tablolarına girmiştir. Hayatin içinden her bir sahneyi tuvaline resmetmiş olan Pieter Bruegel, 16. Yüzyılda Janr resminin en büyük temsilcisi.

“Çocuk Oyunları”

Çocuk Oyunları, Pieter Bruegel, 1560

Gelelim incelemek istediğimiz tabloya. Pieter Bruegel’in 1560’ta resmettiği Çocuk Oyunları tablosu, yukarıdaki sebeplerden dolayı, sadece ve gerçekten çocukları yansıtması açısından bir milat niteliğinde. Çocukların oransal çizimleri tek tip olsa bile onları bunca kıyafet ve kendilerine özgü hayat pratikleri olan oyun üzerinden ele alan resimler açısından bir ilk. Hümanist bakış açısıyla, gerçekten insanı merkeze alan bir meydan tasviri. Aynı meydanda 250’den fazla çocuk 90’dan fazla oyunu oynarken resmedilmiş. Kıyafetlerinden anlaşıldığı kadarıyla bu çocuk grubu köylü çocuklardan oluşuyor. Onları topaç, tahta at, rüzgar gülü, halat çekme ve bebeklerle oynarken; evlilik oyunları veya sarhoşluk oyunları canlandırırken gözlemlemek mümkün.

Çocukların heyecanları  ve  hareketlerinin  sürekliliği  el  kol  hareketlerine  yansımış,  kendilerini oyunun büyüsüne kaptırmışlar, besbelli.

Aslında çocuklar için kullanılan minyatür insan ifadesi burada da geçerli olsa bile sonraki dönemlerde çocukları gerçek boyutlarında ve tamamen çocukluğu ifade eder şekilde -örneğin vücutlarına oranla başları daha büyük şekilde- görmeye başlayacağız. Belki de bu da Bruegel’in ilhamıdır.

Oynayan Çocuklar, Oskar Kokoschka

Birtakım rivayetlere göre Bruegel, hengame içindeki meydanı ve çocukları kullanarak hayatını oyun-eğlenceyle harcayan insanları uyarmak istedi, yahut bu tür insanların gülünçlüklerine atıfta bulundu. Resmin sol tarafında bir çocuk, medeniyetlerce aklın sembolü haline gelmiş bir baykuşu kovalıyor, bu bir gönderme olabilir

Biri diğerinin üzerine mavi pelerin örtmeye çalışmaktadır, bu da akıllara kendini ya da bir başkasını kandırmak anlamındaki “Iemand een Blauwe huik omhangen” (Tr. birine mavi pelerin giydirmek) sözünü getiriyor.

Cahil taşralı insanları bir eğlence figürü olarak görmek ve insanların zayıf yönlerini alt tabakadaki insanlar yoluyla göstermek o günün adetiydi. Shakespeare’in Dokumacı Bottom’ı gösterdiği gibi, belki Bruegel de sadece onlarla biraz eğlenmek istedi. Ama biz yine de iyi düşünelim.

Bruegel’in asıl amacını bilmiyoruz evet, ama yeni bir dönem başlattığı ve gerek sanatta çocuk kavramının, gerekse çocuk edebiyatının önünü açtığı kesin. Özellikle “Çocuk Oyunları” adlı eseri, o zamana ayna tutan antropolojik bir belge niteliğinde. O günün çocuğunun neyle meşgul olduğunu -alegorik anlamlar içerse bile- biliyoruz artık. Dahası kendinden sonraki dönemlerde çocuğu da bir özne olarak ele alan çeşitli disiplinlere ve metotlara esin kaynağı olmuş ve hatta şimdi bile psikolojinin kimi alanlarında oyun kuramları için inanılmaz bir kaynak oluşturmuş. Kendisine sanat ve psikoloji camiası adına bir teşekkür etmek icap eder. Diğer eserlerini de inceleyerek loş ışıklarının keyfine varabilir, karışık sahnelerini çözmeye çalışabilir, taşralı insanlarla kurduğu sıcak kompozisyonların keyfine varabilirsiniz. Ya da belki, ileride üzerine uzun uzun çalışılması için siz de “sosyolojik resimler” yapmaya başlarsınız, ne dersiniz?

 

Kaynakça:

E. Gombrich, Sanatın Öyküsü

Handan Şule Özpek, “The Representation of the public Square In The Works of Bruegel: A Perspective From Cultural Theory”(yüksek lisans tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2018)

Çocuk Oyunları

Leave a Reply

Your email address will not be published.