İstanbul’un Avrupa’sı ve Bu Ruhun Müzesi: Pera

Birçok kültür havzasını temsil edebilecek eserleri sanat ve tarih severler ile buluşturan Pera Müzesi süreli sergilerinin yanında üç sürekli koleksiyona ev sahipliği yapıyor: Oryantalist Resim, Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri, Kütahya Çini ve Seramikleri.

Pera; İstanbul’un Avrupa’sı. Sanatıyla, insanıyla ve mimarisiyle biraz Milano, biraz Viyana, biraz da Paris. Yanı başında ise bu ruhun aynası: Pera Müzesi.

1893 yılında mimar Achille Manoussos’un inşa ettiği Pera Müzesi binası, Mimar M. Sinan Genim tarafından tümüyle elden geçirilerek çağdaş bir müzeye dönüştürülüyor ve Pera müzesi 2005 Haziran ayında kapılarını misafirlerine açıyor. 5 katlı bir yapı olan bu bina, her katın apayrı sergiler ile farklı dünyalara açılıyor.

Mimar Achille Manoussos’un inşa ettiği Pera Müzesi binası.

Müzede sürekli olan üç koleksiyon var: “Oryantalist Resim’’, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri’’ ve “Kütahya Çini ve Seramikleri’’. Bunlara ek olarak Pera müzesinin temsil ettiği değerler; kurucu vakıf bünyesinde yapılan süreli sergiler, yayıncılık ürünleri ve sözlü etkinlikler ile de destekliyor. Gerçekleştirdiği süreli sergilerle Pera Müzesi, dünya sanatının önemli isimlerini de ağırlama fırsatı yakalıyor. Bu sayede müze, eş zamanlı olarak bir kültür merkezi hizmeti veriyor.

İstanbul’un Avrupa’sı Pera’ya ufak bir gezintiye çıkarak müzenin tarihi binasını ziyaret edebilir ya da evinizden hiç çıkmadan tüm sergileri sanal olarak gezebilirsiniz. Müzeye giriş, İstanbul genelindeki birçok müzeye göre oldukça uygun fiyatlı. Haftanın belirli günlerinde, belirli gruplar ücretsiz olarak giriş yapabiliyor.

Bina girişinde sizi bir resepsiyon karşılıyor. Hemen yanında da müzenin kendine ait bir kafesi mevcut. Gezinize 5.kattan başlayıp yorulduğunuzda kahve içebileceğiniz ve aynı zamanda dostlarınıza hediyeler alabileceğiniz bir kafe bulunuyor. Pera Müzesi’nin en güzel yanlarından biri de bu. Ziyaretçilerin ihtiyaçları, müze yönetimi tarafından her detayı ile düşünülmüş ve bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde hayata geçirilmiş. Sergiyi gezen sanatseverlerin tek yapması gereken eserlere odaklanmak ve vakti yerinde kullanmak. 21. yüzyılda değeri bilinmesi gereken nimetlerden biri olarak görülebilir.

Müzedeki ilk sürekli koleksiyonumuz: Oryantalist Resim Koleksiyonu. Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyıl sonlarında toprak kaybetmeye başlamasıyla beraber, Batı’yı daha yakından tanıma arzusu oluşuyor. Birçok öğrencinin eğitim için Avrupa’ya gitmesi ve Osmanlı Devleti’nin Batı’ya elçiler göndermesi ile ülkeler arası ticari ve diplomatik ilişkilerin gelişiyor. Gelişen ilişkilerin, Osmanlı Devleti içerisinde beraberinde getirdiği kültürel bir değişim; tarihçiler tarafından “Oryantalizm” olarak adlandırılıyor. Oryantalizm, bir düşünce biçimi ve uzmanlık alanı olması itibariyle ilk olarak Avrupa ve Asya arasında değişken tarihsel ve kültürel ilişkiyi, ikinci olarak XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren çeşitli Doğu kültürlerinin ve geleneklerinin incelenmesinde uzmanlaşmayı ifade eden Batı’daki bilimsel disiplini, üçüncü olarak da dünyanın Doğu olarak isimlendirilen bölgesi hakkındaki ideolojik varsayımları, imgeleri ve hayalî resimleri içeriyor. Oryantalist Resim Koleksiyonu; Osmanlı Devleti’nin 17. yy ve 20. yy arasında yaşadığı bu üç yüz yıllık değişim dönemine ışık tutuyor. Koleksiyonda Batılı sanatçıların elinden çıkmış eserlerin yanı sıra kültürler arası etkileşimi farklı açılardan yorumlayan ve yansıtan Osmanlı sanatçılarının eserleri de yer alıyor. Eserlerin konularına bakıldığında Osmanlı devlet görevlilerinin, elçilerin ve padişahların portrelerinden, toplumun farklı kesimlerinden kıyafet resimlerine ve gündelik yaşamdan sahnelere kadar bir çok farklı eser görmek mümkün. Farklı açılardan İstanbul görünümleri de sergide önemli bir yer tutuyor. Koleksiyonda dünyaca ünlü sanatçıların eserlerinin yanında, Osman Hamdi Bey için ayrılmış özel bir bölüm var. Osmanlı sanatçıları arasında Batı’yı yakından tanıması ile bilinen Osman Hamdi Bey’in en bilinen tablosu, “Kaplumbağa Terbiyecisi’’ de bu bölümde sergileniyor.

Müzedeki kırmızı kat tamamen bu koleksiyon için tasarlanmış. Koleksiyonun olduğu katın geneline hakim olan kırmızı rengi, zıt ve çarpıcı bir renk. Bu konuda dikkat çeken unsurlardan biri ise Batılı sanatçıların eserlerinde kullanılan yoğun kırmızılığın aksine özel olarak Osman Hamdi Bey’in eserlerinin olduğu kısımda yeşil renk kullanılması. Zıtlığın rengi olan kırmızılığın ortasında Osman Hamdi Bey bölümü için içimizden ve bizden olan yeşil rengi kullanılmış; bu detay Batı’yı yakından tanıyan ve etkilenen ancak eserlerinde kendi kültüründen de izler barındıran ressamı bizzat yansıtıyor.

Osman Hamdi Bey’in ‘’Kaplumbağa Terbiyecisi’’ isimli ünlü eseri de Pera Müzesinde.

Sırada ikinci sürekli koleksiyon olan Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu var. Bu koleksiyon Orta Tunç Çağı’ndan başlayarak, Yunan, Roma, Bizans, Beylikler, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemine kadar devam eden oldukça geniş bir zaman dilimini kapsıyor. Koleksiyon Anadolu’da kullanılmış ağırlık ve ölçü birimlerinin yanı sıra, çeşitli malzeme ve tekniklerde üretilmiş tartı ve ölçü aygıtlarından oluşan kapsamlı bir seçki sunuyor. Bu bölümün en etkileyici yanı insanlığın ilerleyiş ve yaşayış sürecinin bir odada gözler önüne serilmiş olması. Örneğin Klasik Yunan döneminden kalma bir kantar, üzerinde bulunan tanrı büstü ile inanışlarını da yansıtıyor. Biraz ileride bulunan 18. yüzyıldan kalma bir terazi takımı, aynı zamanda İran kültürünün en ünlü motiflerinin yüzyıllar öncesine dayandığına dair kanıt niteliğinde.

Batılı sanatçıların eserleri kırmızıyla vurgulanırken, Osman Hamdi Bey yeşille vurgulanmış. Sanatçı, batıya tandansıyla bilinmesine karşın hala içimizden.”

Roma Döneminden kalma ‘’Herakles Büstü Biçimli Kantar Ağırlığı’’ da müzenin Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri koleksiyonunda bulabilirsiniz.

 

Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başından kalma bir sürahi.

Üçüncü sürekli koleksiyonumuz ise Kütahya Çini ve Seramikleri koleksiyonu. İsminden de anlaşıldığı üzere kendi kültürümüzden parçalar barındıran koleksiyonda 18. ve 20. yüzyıllar arasındaki dönemde çini sanatının gelişimi ve örnekleri sergileniyor. Koleksiyonda kâseden kavanoza, ibrikden nargileye, saksıdan, makaraya, demlik, limonluk, tükürük hokkası, lamba, şamdan, kumbara ve saat gibi çeşitli objeler bulunuyor. Bu objelerin yanı sıra biblo, duvar kaplaması ya da sehpa üstü/tavan süsü olarak kullanılan çiniler de yer alıyor. Üç yüz yıllık bir döneme ışık tutan koleksiyon, dönemsel farklılıkların yanı sıra ustaların ve atölyelerin farklılıklarını da gözler önüne seriyor.

Son olarak süreli sergiler aracılığıyla da Pera müzesi dünyaca ünlü sanatçıların eserlerine bir süreliğine ev sahipliği yapmış. Bu isimlerin arasında Frida Kahlo, Rembrandt Van Rijn, Pablo Picasso gibi isimler de yer alıyor.

Pera Müzesindeki süreli sergilerden biri.

Pera Müzesi, Doğu’dan Batı’ya farklı medeniyetlerin sanat eserlerini gözlemleyebileceğiniz bir müze. Geçmişten günümüze sanat anlayışını anlamak için de çok büyük bir şans. Kütahya seramiklerinden, Roma tartılarına; Osman Hamdi Bey’den fransız sanatçılara. Hayat; bizim salt kelimelerimizden oluşuyorsa, sanatın en salt halini gözlemleyebileceğimiz Pera müzesi ziyaret etmeniz gereken ilk müzelerden.

Pera Müzesi, ziyaretçilerinin ihtiyaçlarına yönelik hizmetler sunuyor.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published.