Halide Edip’in Gözünden Makbul Kadın Portresi

Halide Edib Adıvar’ın 19. yüzyıl toplumunun sosyal yapısını ortaya koyan uzun soluklu eseri temsiliyet gücünü barındırdığı karakter çeşitliliğinden kazanmaktadır. Aynı çeşitlilik romandaki analizlerin derinliğini değil fakat kapsayıcılığını güçlendirmiştir. Ayrıca roman, Halide Edip’in ideal kadın anlayışına dair birçok şey söyler.

Atılgan’ın Aylak Adam’ında aylak bir adamın, Pamuk’un Kırmızı Saçlı Kadın’ında kırmızı saçlı kadına aşık bir çocuğun hikayesi anlatılır. Halide Edip’in Soytarı ve Kızı’nda ise soytarının kızının hikayesi, bu kızın çevresindeki karakterlerden çok daha yoğun işlenmiş değildir. Roman, gerek Tanzimat gerek Cumhuriyet Dönemi eserleri arasında, karakterleri işleyişi bakımından oldukça farklı bir yerde duruyor. Halide Edip, Rabia’yı hikayenin başrolü olarak işaret etmişse de roman boyunca çevre karakterlerin hikayelerine de en az Rabia’nın hikayesi kadar ehemmiyet vermiş. Bu tutumun muhtemel sebebi Halide Edip’in toplumun portresini olabildiğince detaylı olarak okuyucuya sunma isteği olabilir, hatta yazarın bunu gerçekleştirmekte roman boyunca büyük başarı gösterdiği de söylenebilir. Roman içerisindeki bu karakter yoğunluğu arasında Halide Edip’in oluşturduğu makbul kadın portresi, Emine ve Rabia üzerinden başkaldırı kavramı ile şekillenmiş ve ilginç olarak bu kavram, dini hassasiyetleri dışlar bir tavır olarak okuyucuya sunulmamış.

Her ne kadar Emine ve Rabia özgürlüğe uzanmaya cesaret etmiş iki kadın olsa da, ikisini birbirinden ayıran fark Emine’nin kolayca geri adım atmasıdır. Rabia’nın hikayesinin başlamasının en temel sebebi, Emine’nin babasının sözüne itaatsizliği ve sevdiği adamla evlenmek için kaçmasıdır. Dönemin şartlarına bakıldığında Sinekli Bakkal gibi muhafazakar ve komşularına dair fikir üretmeye meyilli bir mahallede Emine’nin bu cesareti göstermesi, üstüne üstlük kaçıp başka bir yerde değil, yine o mahallenin içinde yaşamayı göze alması onun karakterindeki başkaldırı ruhunun bir işaretidir. Emine’nin Tevfik’ten bir çocuğu olduğu, bakkalı akıllıca idare ettiği sayfalarda okuyucu Emine’den nefret etmez, aksine ona saygı duyar. Sonrasında ise Emine’nin pireyi deve yapması ve küçük bir gönül kırıklığı yüzünden kocasını sürdürüp kendisinin baba evine dönmesi yazarın kadın portresinde görmek istemediği bir tavır olacak ki, bu noktadan sonra sürekli Emine’nin yılana benzer yüzünü betimleyen satırlar tarafından ona karşı kin beslemeye başlarız. Fakat Rabia’nın hikayesi bunun tam zıttıdır; Rabia başkaldırıyı anlık duygularla değil, akıllı seçimlerle yapar. Hayatının tamamını kendi tercihleriyle oluşturur. Daha erken yıllarda babasının yanında yaşamayı tercih etmesi, kazandığı parayı imama vermekten gocunmaması, külhanbeylerine kafa tutması ve evlenmek için genç ve müstakbel memur adayı Bilal’i değil yaşlıca bir gayrimüslim olan Peregrini’yi seçmesi onun başkaldırısının bir anlık sinirle alakalı olmadığını gösterir. Rabia, hayatın kendisine başkaldıracak ve bu gücü kendi doğasından alacak kadar gerçek bir karakterdir. Özenti yahut fevri kararlar vermez, ayakları yere basan kararlarının sonuna dek arkasında durur. Bu iki başkaldırı tarzı arasındaki farkın, yazarın makbul kadın portresinin temellerinden biri olduğu söylenebilir. Zira Halide Edip için Emine gibi duygusal ve anlık cesurluklara sahip kadınlar bir noktada hayatın dışına itilecek ve onu kenardan izlemeye mecbur kalacaklardır. Oysa Rabia gibi aklıselim ve ne istediğini bilen kadınlar hayatın merkezinde, saygın ve tecrübelere açık konumda olurlar.

Şayet Halide Edip için Emine gibi duygusal ve anlık cesurluklara sahip kadınlar bir noktada hayatın dışına itilecek ve onu kenardan izlemeye mecbur kalacaklardır. Oysa Rabia gibi aklıselim ve ne istediğini bilen kadınlar, hayatın merkezinde saygın ve tecrübelere açık konumda olurlar.”

Fakat ilginçtir ki yazar, bu başkaldırı güzellemesi içinde dini dışlayıp onu yermez. Rabia’yı Rabia yapan, onun imamın evinden çıkarken Kur’an okumaları, namaz kılmaları, iffetine sahip çıkmaları arkasında bırakması değildir. Nasıl ki Emine beş vakit namaz kılıp ardından kızına ve eski kocasına beddua ediyorsa, Rabia da babasına içki masasını kurduktan sonra namazını kılıp herkesin iyiliği için dua eder. Rabia seküler dünyayla yüz yüze gelmiştir, fakat bu onun temel inançlarını değiştirmemiştir. Rabia’nın dünyasında fikir değişimleri genelde hep uzun düşüncelerin ve muhakemelerin sonucunda gerçekleşir. Çünkü o Emine’nin aksine inançları ve İslami kimliği ile hayatın içinde bulunmuş ve bundan dolayı dışlanmadığını tecrübe etmiştir. İnanç ve görünümü noktasında özgüven ve özsaygıya sahiptir. Bu noktada yapılabilecek çıkarımlardan biri, özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde defaatle güzellemesi yapılan modern Türk kadını portresine dinî tutuculuğun yakışmayışı fikrinin, Halide Edip’i o dönemde pek etkilememiş olmasıdır. Emine’nin durağan, renkten uzak, nefret dolu hayatındaki din eleştirilmiş olmakla birlikte, Rabia’nın renkli, tecrübeler ve cesur kararlarla dolu hayatındaki dinî hassasiyete de yazar tarafından olabildiğince saygı duyulmuştur. Bu tavır yazarın makbul kadın portresinde yalnızca dinden soyutlanmış modern kadına değil, aynı zamanda diniyle birlikte kendi hayatını yaşama cesareti gösteren kadına da yer olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu noktada yapılabilecek çıkarımlardan biri, özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde defaatle güzellemesi yapılan modern Türk kadını portresine dinî tutuculuğun yakışmayışı fikrinin, Halide Edip’i o dönemde pek etkilememiş olmasıdır.”

Sinekli Bakkal, bir roman içerisinde bir topluma dair ne kadar detaylı analiz yapılabilirse o kadarını bizlere sunmuş ve okuyucuya Tanzimat Dönemi siyasi ve sosyal güç dengelerini, kültür yozlaşmalarını, kadın erkek rollerini güzelce resimlemiştir. Rabia merkezli bu hikayedeki çevre karakterlerin romana kattıkları ile başarılan bu resimleme, akıcı olaylar zinciri üzerinden okuyucuya rahatça aktarılmıştır. Nitekim romanın bugün evrildiği yerde altı yüz sayfa boyunca tutunamayan Selim’in hikayesini okumaya alışık okuyucu için, bir roman içerisinde birçok karakterin yüzeysel hikayesinin bulunması, ona ancak karakterlerin her biri hakkında temel bir bakış açısı kazandırır fakat karakterleri derince hissedip anlamasını sağlayamaz.

Kaynakça:

Adıvar, H.E. (2020), Sinekli Bakkal, İstanbul: Can Yayınları

Leave a Reply

Your email address will not be published.