Sosyal medyanın hayatımıza iyice yerleşmesiyle yanlış bilgiler hızla yayılmaya başladı. Sürekli maruz kaldığımız bu bilgileri yerleştikleri zihinsel modellerden çıkarmak ise oldukça zor. Hakikat-ötesi bir çağa doğru süratle yaklaştığımızı gösteren bu durum, altında yatan psikolojik mekanizmaları anladığımızda ise bizi hakikate yaklaştırma umudunu içinde barındırmakta.
Online alışveriş sitelerinden alışveriş yapmayı seven her insan, en az bir kez o çok beğeneceği ayakkabıya bir haber sitesindeki pop-up reklamda veya Instagram hikayelerini kaydırırken rastlamıştır. Karşımıza çıkan reklamların rastgele olmadığının, beğenilerimize özel kişiselleştiklerinin ve bu kişisel reklamların gün geçtikçe daha başarılı önerileri karşımıza çıkardığının artık hepimiz farkındayız. Peki, aynı durum her gün bir yenisiyle muhatap olduğumuz bilgi seli için de geçerli olabilir mi? Twitter kısa sayılamayacak bir süredir bizim takip etmediğimiz ama takip ettiğimiz kişiler tarafından beğenilen hesapların tweetlerini ana sayfamıza düşürmeye başladı. Böylelikle biz de benzer fikirde olduğumuz insanların düşüncelerinden haberdar olabiliyor ve dilersek o kişileri takip edebiliyoruz. Teoride oldukça güzel ve etkili görünen bu yöntem pratikte bizi bir yankı odasının içine alıyor. Halihazırda var olan inançlarımızı ve belki yanlılıklarımızı besleyerek etrafımızı benzer seslerle çevreleyen bu oda, yanlış bilginin yayılması söz konusu olduğunda ise bizi ciddi bir problemle karşı karşıya bırakıyor.
Yanlış bilginin yayılmasında, karşımıza çıkan bilginin halihazırda inandıklarımıza, bildiklerimize ve güvendiğimiz insanların söylemlerine uygunluğunu ölçen doğrulama yanlılığı önemli bir rol üstleniyor.“
Oldukça hızlı ve kolay yayılan yanlış bilgiyi geri almak veya düzeltmek de bir o kadar zor. Üst üste karşımıza çıkan bir bilginin sonradan yanlış olduğunu öğrensek dahi onu yerleştirdiğimiz zihinsel modelden çıkarmak hiç kolay olmuyor. Modelde oluşan boşluğu tekrar aynı yanlışla doldurmayı engellemek için ise doğrusunun kişiye mantıklı bir şekilde açıklanması gerekiyor. Bu yöntem yanlış bilgiye yapılan referansları azaltsa bile tamamen yok edemiyor çünkü kişinin mantık mekanizması o bilgiden bir kez etkilenmiş oluyor. Zaman zaman ise alternatif ve doğru olan açıklama çok karmaşık olduğu için kişi mite inanmaya devam edebiliyor.
Yanlış bilgiyi geri alma çabası bazen tamamen geri tepip kişinin o bilgiyi daha güçlü bir şekilde savunmasına yol açabiliyor. Düzeltilmiş yanlış bilgi kişinin dünya görüşüyle ters düşüyorsa kişi bu düzeltmeyi kabul etmemekte ısrarcı oluyor. Böyle durumlarda düzeltmenin ifade şeklinde yapılan değişiklikler ve kişinin dünya görüşünün hesaba katılarak açıklama yapılması kişinin düzeltmeye inanmasında etkili oluyor. Ayrıca düzeltme, kişiyle benzer inançları paylaşan biri tarafından yapılınca düzeltmenin olumlu sonuç verme ihtimali artıyor. Yanlış bilgiyi düzeltirken geri tepmeye yol açan diğer bir faktör ise aşinalık etkisi. Bir miti düzeltmeye çalışırken onu tekrar etmek, kişilerde mite karşı ekstra bir aşinalık oluşturuyor. Biraz zaman geçtikten sonra düzeltmenin detaylarını unutup yanlış bilgiye dair parçaları hatırlamaları ise oldukça olası. Bunun önüne geçmek için miti gereğinden fazla tekrar etmekten kaçınmamız ve ilk önce doğruyu söyleyerek ya da kişiyi söyleyeceğimiz şeyin yanlış olduğuna dair uyararak açıklamaya başlamamız gerekmektedir.
Yanlış bilgiyi geri çekmenin veya düzeltmenin, birkaç nokta daha göz önünde bulundurulduğunda etkili olduğu bilinmektedir. Kişinin dünya görüşünü direkt hedef almayan ve sözel ifadelerden ziyade grafik, şema ve verilerle desteklenen düzeltmeler başarılı olabilmektedir. Ayrıca yanlış bilginin başta neden yayıldığını açıklamak, alternatif doğru bilgiyi direkt açıklayamadığımız zamanlarda işe yaramaktadır. Yanlış bilginin psikolojisi hakkında çalışmalar yapan Avustralyalı psikolog Ullrich Ecker, bir meslektaşının tartışmalarda hararetli muhatabını ikna edemeyeceğini bildiğinden onu değil o tartışmayı dinleyenleri yani kararsız çoğunluğu hedef aldığını aktararak bizim de hedefimizin bu çoğunluk olmasını önermektedir. Ayrıca her zaman yanlış bilgilerin doğrusunu bilemeyeceğimizi veya bulamayacağımızı dile getiren Ecker, bazen bir adım geriye çekilip yanlışı yayan kişilerin manipülasyonlarını ve hatalı argümantasyonlarını ortaya çıkarmanın da yanlış bilgiyle savaşma yöntemlerinden birisi olduğunu belirtmektedir.
Antik Yunan şairi Eshilos’un “Hakikat, savaşın ilk kazazedesidir.” sözünü söylediği günden bu yana savaş alanı yalnızca fiziksel çatışma yeri değil aynı zamanda bilginin kontrolü için de rekabet etme sahasıdır. ABD Savunma Bakanlığı’nın açık bir şekilde amaçladığı küresel bilgi ağı dahil tüm alanlarda hakimiyet maddesi, bilgi kontrolünün ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Yanlış bilgiyi üretmek ve yaymak da küresel bilgi ağını kontrol etmenin bir yöntemidir. Dünya Ekonomik Forumu, çevrimiçi yanlış bilgi yayılımını 2013’te dünyanın en önemli on sorunundan biri olarak ilan etmiştir. Yanlış bilgilerin yaygınlığı, 2016 yılında Oxford Dictionary’nin hakikat-ötesi (post-truth) kelimesini yılın kelimesi seçmesine sebep olmuştur. Yaşadığımız dönemi hakikat-ötesi çağ olarak adlandırmak tartışmalı bir konudur. Ancak; yanlış bilgilerin yayılma hızı ve düzeltilmelerinin zorluğu, çağımızın hakikatten oldukça uzak olduğunu gözler önüne sermektedir. Yanlış bilgilerin kabul edilmesinde, yayılmasında ve düzeltilmesinde yatan psikolojik mekanizmaları anlamak ve bu doğrultuda onlarla ile mücadele etmek ise bu çağda hakikate bizi birkaç adım yaklaştırma umudunu içinde barındırmaktadır.
Antik Yunan şairi Eshilos’un “Hakikat, savaşın ilk kazazedesidir.” sözünü söylediği günden bu yana savaş alanı yalnızca fiziksel çatışma yeri değil aynı zamanda bilginin kontrolü için de rekabet etme sahasıdır.”
Leave a Reply