Haçlıların İslam Medeniyetiyle İlk Karşılaşmaları

Medeniyetlerin karşılaşmaları tarih boyunca çok ilginç olaylara ev sahipliği etmiştir. Avrupa’da kısmen izole bir hayat yaşayan Franklar Haçlı Seferleri sırasında İslam topraklarında karşılaştıkları medeniyet karşısında önce muhafazakar çerçevede olumsuz bir tavır almış lakin daha sonra kendileri de bu medeniyete ayak uydurmuşlardır.

İnsanlık tarihinin dönüm noktalarından bir tanesi olan Haçlı Seferleri kısaca iki büyük semavi dinin savaşı olarak tanımlanabilir. Lakin Haçlı Seferleri’ni daha önceki Müslüman-Hristiyan savaşlarından ayıran ve tarihte farklı bir yere koyan birtakım hususiyetleri mevcuttur. Daha önce ki Müslüman-Hristiyan savaşları Araplar ve Rumlar (Bizans) yahut Berberiler ile Vizigotlar arasındaydı. Şankıti “Haçlı Seferleri görece yeni Hristiyan olmuş Franklarla görece yeni Müslüman olmuş Türkler arasındaki çatışmalardır.’’ diyerek bu ayırt edici özelliği dile getirmiştir. Franklar, 4.yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun Galyasına (günümüzde Fransa) yerleşen ve sonrasında İtalya’yı işgallerinin ardından Papa tarafından Roma’nın mirasçıları olarak ilan edilen bir Cermen boyudur. Franklar, Rumlar, Ermeniler yahut Suriyeli Hristiyanların aksine Ortaçağ Avrupası’nda bir nebze izole yaşayan, diğer dinlerin mensuplarıyla fazla ilişki içine girmemiş savaşçı bir kavimdi. Franklarla beraber yaşamış Usame bin Münkız’ın şu tespiti Frankların nasıl bir kavim olduğunu özetler niteliktedir: “Başarılı savaşçılar ama savaş alanında pusuya düşürülmekten çok korkuyorlar. Yaşamın güzel yanları söz konusu olduğunda ümitsiz durumdalar, dinlerine aşırı bağlılar, kaynaşmaya karşılar ve hukuk ile tıp alanındaki yöntemleri hiçbir işe yaramıyor.’’ Nihayetinde Frank ağırlıklı bir Haçlı topluluğunun üç büyük semavi dinin ve onların farklı mezheplerinden insanların bir arada yaşadığı kozmopolit bir ortama ve döneminin en güçlü medeniyeti olan İslam medeniyetine gösterdikleri tepkiler o dönemi anlayabilmek adına aydınlatıcı olacaktır.

Clermont Konseyi, 1095. Haçlı Seferleri’nin kararının alındığı konsey.)

Öncelikle, İslam medeniyeti kavramı sadece içine Müslümanları dahil eden bir kavram değildir, fakat aynı zamanda İslam çatısı altında yaşayan Hristiyanlar, Yahudiler, Nusayriler ve Süryaniler gibi insan topluluklarını da içerir. Dönemin en kozmopolit ortamını barındıran bu zengin medeniyet tarih boyunca Haçlılar, Moğollar ve hatta Türkler için bir hedef olmuştur. Nitekim Haçlı Seferleri’ni başlatan Papa II.Urbanus Kudüs için “sokakları bal ve süt akan şehir’’ tanımını kullanmıştır. Orta Çağ Avrupası’nda sefalet içinde yaşayan Franklar için Doğu zenginliği göz kamaştırıcıydı. Elbette, Frank ağırlıklı Haçlılar Kudüs’ü ve Hrıstiyan ahaliyi Müslümanlar’dan kurtarmak amacıyla birtakım seferler başlattılar ve bunun sonucunda Sultan Baybars’ın 1291’de Akka’yı fethetmesine kadar yaklaşık 200 yıl boyunca Orta Doğu’da devletler ve prenslikler kurup etkin bir rol oynadılar.

Bir Haçlının Dönüşü, Karl Friedrich Lessing (1835)

Gerek maddi gerekse kültürel çeşitlilik bakımından döneminin en zengin medeniyeti olan İslam medeniyeti, Haçlıların tolerans gösterebileceği bir şey değildi. Haçlı orduları ilk etapta farklı dinlere yahut Hristiyanlığın farklı mezheplerine bağlı olan topluluklara tolerans göstermediler, hatta onları hedef olan büyük katliamlara imza attılar. Nitekim Birinci Haçlı Seferi’ne katılan Frank rahip Chartresli Fulcher Haçlılar’ın Grekleri, Ermenileri, Süryanileri ve Yakubileri sapkın olarak tanımladığını dile getirir. Birinci Haçlı Seferi’nin önderlerinden Etienne de Blois eşi Adele’ye yazdığı mektubunda Antakya’nın tahkimatlarının muhkemliği ile alakalı bilgi verdikten sonra şehrin içinde 5.000 Türk askeri ve sayısız Arap, Paulusçu, Türkopol, Süryani, Ermeni ve diğer milletlerden sayısız kalabalığın toplandığını belirtip “bu Tanrı’nın düşmanlarıyla savaşırken O’nun lütfuna sahiptik’’ demektedir. İslam medeniyetinin çeşitliliğine katkıda bulunan ve kısmen özgür bir hayat yaşayan bu azınlıkların kendi dindaşları olan Franklar tarafından sapkın görülüp meşru hedef olarak belirlenmeleri Frankların kendilerine aşırı yabancı olan kültürel ve dini çeşitliliği henüz kabul edemediklerini gösterir. Ayrıca, Haçlı kontrolündeki Kudüs’te uzun bir müddet Franklarla beraber yaşayan Usame bin Münkız’ın namaz hikayesi bu durumu daha da sarih bir hale getirmektedir. Usame bin Münkız, Kabe yönüne doğru namaz kılarken bir Frank tarafından uyarılıp doğu yönüne doğru namaz kılınması isteniyor. Uzun süredir Kudüs’te yaşayan ve bu süreçte İslam medeniyetini daha iyi tanıma şansı bulan eski şövalyeler adamı oradan uzaklaştırıp “Bu adam Frenk ülkesinden yeni gelmiş ve şimdiye kadar doğudan başka hiçbir yöne doğru ibadet eden kimseyi görmemiş bir yabancıdır.’’ diyerek Usame’den özür diliyorlar. Avrupa’da bir nebze izole yaşayan Frankların İslam medeniyetinin kozmopolit ortamının unsurlarına karşı cehaletleri onların tutuculuğunu arttırıp toleranslarını düşürüyordu.

el-Hazandari Frankların en çok zencilere, develere, kölelerin dahi kral olabildiği Memlük sistemine, çok eşliliğe ve resmi mahkemelere şaşırdıklarını dile getiriyor.”

el-Hazandari Frankların en çok zencilere, develere, kölelerin dahi kral olabildiği Memlük sistemine, çok eşliliğe ve resmi mahkemelere şaşırdıklarını dile getiriyor. Yaşadıkları topraklar gereği o ana dek herhangi bir siyahi bir insan yahut deve görmeyen Frankların İslam topraklarına geldiğinde hiç görmedikleri birtakım şeylere şahit olup bunları garipsemeleri şaşırılacak bir durum değildir. Hatta bu durumlar Frankların çok işine yaramıştır. Örneğin, o ana dek yazı yazmak için deriyi kullanan Franklar buğday samanından kağıt yapmayı Müslümanlardan öğrenmişlerdir.

Bir diğer husus Haçlıların İslam dinine bakış açılarıdır. İslam peygamberinin zamanından itibaren Hristiyanlar ile Müslümanlar yakın temaslarda bulunmuş, bu iki dinin bilginleri senelerce birbirleriyle çeşitli münazaralar icra ederek bilgi alışverişinde bulunmuşlardı. Lakin bu durum Rumları, Süryanileri, Suriyeli Hristiyanları ve Ermenileri kapsıyordu. Franklar için böyle bir şey söz konusu değildi ve birçok Frank Haçlı Seferleri sırasında hayatlarında ilk defa İslam diniyle karşılaşıyorlardı. Frankların İslamiyet hakkındaki cehaletleri birçok Haçlı anısında kendisini gösteriyor. Yukarıda yine kendisinden bahsettiğimiz Frank rahip Chartresli Fulcher Müslümanların Muhammed adında bir puta taptığını ifade ediyor. Yahya ed-Dımaşki gibi Müslümanlarla beraber yaşayan Hristiyan alimler İslam dinine karşı yazdıkları reddiyelerde birçok şeye değinseler dahi putperestlik yahut Fulcher’in dediği gibi “Muhammed’’ adlı bir puta taptıklarından asla bahsetmezler çünkü bu kişiler İslamiyet’i iyi bilen kimselerdir. Lakin ilk defa Müslümanlarla karşılaşan Avrupalı bir rahibin böyle bir hataya düşmesi gayet normaldir. Daha da ilginci bir şövalyenin rüyasında Aziz Andreas’ı gördüğünü söyleyip azizin kendisine bazı talimatlar verdiğini iddia edip bu talimatları komutanlarına nakletmesidir. Bu rüyaya göre Hristiyanlığın en kutsal kişilerinden birisi olan İsa’nın havarisi Aziz Andreas Haçlı komutanlarına “Türklerin Allah’ına tapmak için Kuran’a uyanları kabul etmeyin, onların hepsini hapse atın.’’ diyor. Böylece Frankların yeni ele geçirdikleri bölgelerde yıllarca var olmuş kozmopolitliği ve kısmen din özgürlüğünü henüz öğrenmediklerini anlıyoruz.

Sonuç olarak, Avrupa’da daha homojen bir ortamda yaşayan savaşçı Frank kavminin dünyanın en kozmopolit ve maddi anlamda kendilerinden daha zengin olan İslam medeniyetiyle etkileşimi gerek o dönemi anlamak gerekse tarihin genel işleyişini anlayabilmek için ipucu veriyor. Şankıti’nin de dediği gibi, bu zamandan itibaren Hristiyan dünyası Frank merkezli, İslam medeniyeti ise Türk merkezli olmaya başlamıştır. Nitekim Franklar, Latinler’i ve Rumlar’ı geride bırakarak Avrupa’yı domine etmiş ve Hrıstiyanlığı muhafaza etmişlerdir. Keza Türkler de Osmanlı İmparatorluğu ile beraber İslam dünyasının hakimi olmuşlardır.

 

Kaynakça:

Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, Aydın Usta, 

Haçlılar Kudüste, Raimundus Aguilers, çev. Süleyman Genç, 2019, İstanbul

Haçlı Hikayeleri, Aydın Usta, 2017, İstanbul

A History of the Crusades, Steve Runciman

Fulcherius Carnotensis’te İslam ve Müslüman Algısı, Ziya Polat.

The Race for Paradise, An Islamic History of the Crusades, Paul M. Cobb

Leave a Reply

Your email address will not be published.