Midsommar, gelenek ile postmodern arasındaki çatışmaya kanıt olacak nitelikte bir filmdir. İçerisinde barındırdığı iki farklı kültürün ve bu kültürlerin şekillendirdiği insanların birbirleriyle olan anlaşmazlıklarına kapı aralamaktadır. Filmde bu çatışma, postmodern kültürde yetişen genç bir kızın yaşadığı zor dönemden sonra gelenekselciliğe geçişiyle anlatılmaktadır.
Midsommar, 2019 yılında Ari Aster tarafından çekilmiştir. Bilindiği üzere Ari Aster genellikle gerilim filmleri çekmeyi sevmektedir. Bu durum Midsommar filmi içinde geçerli olmuş ve izleyiciler aydınlık bir ortamda yüksek gerilimlere tabi tutulmuştur. Midsommar, İsveç için yaz gündönümünü temsil eder ve bu an İsveçliler için çok önemlidir. Doğanın bereketine inanan ve doğayı Ana Tanrıça gibi kabul eden pek çok İsveçli bu tarihlerde belli ayinler düzenler. Yaptıkları ayinlerle ve doğaya olan bağlılıklarıyla Pagan inanışları sergilemektedirler. Filmde ise Amerikalı üç genç, İsveç’te gerçekleşen bu ayine Pagan bir arkadaşları tarafından davet edilmiştir. Yalnız onlara sonradan eşlik edecek bir kişi daha vardır. O da yas tutan Dani’dir. Tüm ayin süresince bu gençlerin gözünden bütün olanlara şahit oluruz. Fakat gençlerden birisi -Dani- olaylara kendi arkadaşlarıyla aynı biçimde bakmamaktadır. Bunu hiçbir zaman dile getirmemiş hatta kendisi bile fark etmemiştir. Ama filmin sonunda anlıyoruz ki Dani, diğer arkadaşlarıyla aynı kaderi paylaşmamış ve arkadaşlarına kıyasla artık o da bu ritüelin başka bir parçası haline gelmiştir.
Filmin incelemesine girmeden önce bahsetmek istediğim birkaç nokta var. Ayine dışarıdan katılan Amerikalı üç erkek genç Sosyal Antropoloji öğrencisidir ve içlerinden birisinin tez çalışması bu inanış ile alakalıdır. Dani ise ailesini daha çok yeni kaybetmiş bir Psikoloji öğrencisidir. Diğerlerinin aksine Dani’nin bu ayine gitmesindeki tek sebep içerisinde yaşadığı yas dönemini daha rahat bir biçimde atlatmaktır. Filmde, herkes bir kurbanı temsil etmektedir. Örnek verecek olursak üç gençten biri olan Christian, adından da anlaşılacağı üzere İsa’yı temsil etmektedir. Kendisi doğa için bir tehlike oluşturmaktadır ve bu nedenle kurban edilmesi gerekmektedir. Diğer bir örneği de Paganların çok kıymet verdiği bir ağaca zarar veren Mark’tır. Ona göre bu ağacın bir önemi yoktur ve postmodern düşünceyle kendisinin de içi boş bir insan olduğunu düşünmektedir. Sadece kendi derisinden oluşmaktadır. Gerilim filmi kategorisine giren Midsommar, bildiğimiz gerilim filmlerine kıyasla farklı bir olayı anlatmaktadır. Kurbanların, kurban olarak seçilmelerinin nedenleri vardır ve yapılan hiçbir ayin manasız değildir.
Çekildiği yüzyıldan da anlaşılacağı üzere bu film geleneksel ile postmodernin çatışmasını anlatmaktadır. Amerika’dan gelen üç genç bize postmodernizmin havasını buram buram hissettirmektedir. Ancak Dani, ailesini yeni kaybettiği ve bir yas döneminde olduğu için tamamen kendi kabuğuna çekilmiştir. Kendisiyle vermekte olduğu bir savaş vardır ve bu nedenle etrafında gerçekleşen olaylara yeteri kadar tepki vermemektedir. Peki neden Dani diğer arkadaşlarıyla aynı kaderi paylaşmamıştır? Bunun en önemli sebebi Dani’nin de İsveçlilerden bir farkı olmamasıdır. Tabii Dani’yi İsveçliler ile benzer kılan özelliği Pagan olması değil alt tabakada bulunmasıdır. Burada kastedilen alt tabaka gelenekçi İsveçliler, üst tabaka ise postmodern bilim adamlarıdır. Dani’nin temsil ettiği kısım ile üç gencin temsil ettiği kısım birbirinden tamamen farklıdır. Gençler bilimi yani postmodernizmi temsil ederken Dani içlerinde en dikkat çekmeyen ve kendini alt tabakaya sürükleyen kişi olmuştur. Postmodern insana göre yas tutmak kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Postmodernler etraflarında mutsuz insan görmek istemezler, duygulara önem vermezler ve insanlarla olan ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirirler. Bu nedenle bu üç genç Dani’nin yanlarında gelmesini istememişlerdir. Postmodern çevrede gerçekliğin kopmasıyla beraber herkes kendi gerçekliğini oluşturmakta ve bu durum insanların birbirlerine olan saygısını hem inanç hem de kültür çerçevesinden azaltmaktadır. Her ne kadar Sosyal Antropoloji öğrencileri olsalar da onların en büyük öncelikleri tez çalışmalarını bitirmek ve bu çalışma sayesinde Nobel Ödülü kazanmaktır. Merak ettikleri kültürler olmasına rağmen bu merakı bütünü anlayarak değil sadece parçaları öğrenerek gidermişlerdir. Yani bir Alman atasözünde bahsedildiği gibi ağaçlara bakmaktan ormanı görememişlerdir. Haliyle ayini anlamadıkları için en sonunda kurban edilmişlerdir.
Çekildiği yüzyıldan da anlaşılacağı üzere bu film geleneksel ile postmodernin çatışmasını anlatmaktadır.”
Bu üç genç aslında bilim adamı olmaya adaylardır. Onlar da her bilim adamının yaptığı gibi olaylara sadece uzak ve kendileri için sağlıklı bir mesafeden bakmayı tercih etmişlerdir. Fakat bunu yaparken unuttukları bir şey vardır: Kendilerinin de o düzene ait oldukları. Bilim adamı olan bu üç genç mitostan logosa geçişi temsil etmektedirler. Bunun anlamı ise olayların açıklanmasında mitos efsanelere dayanırken logosun akla dayanmasıdır. Yani onların her şey için kanıta ihtiyaç duymaları ve kanıtla beraber olanları akıllarının süzgecinden geçirmeleri gerekmektedir. Aynı durum İsveçli Paganlar için geçerli değildir. Onlar efsanelere inanmaktadırlar ve doğanın nimetlerinden bilimsel bir açıklamaya ihtiyaç duymadan faydalanmaktadırlar. Bunun için ise doğaya Ana Tanrıça sıfatını atfetmektedirler. Neden Tanrı değil de Tanrıça diye merak ediyorsanız bunun sebebi ise onların postmodern düzende yıkmak istedikleri ataerkilliktir. Bu sebepten olacak ki filmde kurban edilenlerin hepsi erkektir.
Onlar da her bilim adamının yaptığı gibi olaylara sadece uzak ve kendileri için sağlıklı bir mesafeden bakmayı tercih etmişlerdir. Bunu yaparken unuttukları bir şey vardır: Kendilerinin de o düzene ait oldukları.”
Aslına bakılacak olursa Ari Aster bu filmde “Yeter artık!” demeye çalışmıştır.”
Aslına bakılacak olursa Ari Aster bu filmde “Yeter artık!” demeye çalışmıştır. Ari Aster, postmodern düzenin artık yıkılması gerektiğini düşünmektedir. İnsanların, birbirlerini anlamadığı bir dünyada sadece kendi çıkarları doğrultusunda ilişkiler sürdürmesi ve bu nedenle kendilerini her şeyden üstün tutmaları artık katlanılabilir bir durum değildir. Postmodern, gelenekçiliği gölgede bırakmış ve alt tabaka olarak sınıflandırmıştır. Fakat bu doğru mudur? İnsanlara iyi gelen postmoderniteden ziyade gelenekselciliktir. Çünkü geleneklere bağlı olmak insanları birbirlerine daha yakın kılar ve bu sayede insanlar maddi ilişkilerden ziyade daha manevi ilişkiler kurarlar. Midsommar filminde de görüldüğü üzere İsveçli Paganların birbirleriyle olan ilişkisi tamamen manevi boyuttayken Amerikalı gençlerin ilişkisi kendi çıkarları doğrultusunda ilerlemektedir. Bu ilişki farklılığı ise tamamen postmodern ile gelenekselciliğin çatışmasından kaynaklanmaktadır.
Leave a Reply