Freud ve Savunma Mekanizmaları

İnsanlar zaman zaman yüzleşmekte ve baş etmekte zorlandıkları yoğun iç çatışmalar yaşarlar. Böyle durumlarda savunma mekanizmaları kasıtsız ve bilinçsiz bir şekilde sahneyi devralırlar.

Freud bir dahi miydi yoksa radikal bir teorisyen mi? Fikir ve teorilerinin akademi camiasından tutun edebiyata kadar birçok alanda ardı arkası kesilmeyen tartışmalara yol açmış olduğunu ve bu tartışmaların hâlâ devam ettiğini göz önünde bulundurursak bu soruya cevaben “Her ikisi de!” diyebiliriz. Elbette “Hiçbiri!” demek de olası bir tepki fakat bu cevabı verirken, öne sürdüğü fikirlerin hâlâ zihinlerimizin bir köşesinde yaşamaya devam ettiğini ve hayatımıza ön kabuller silsilesi şeklinde girdiğini göz önünde bulundurmamız gerekebilir. Savunma mekanizmaları da Freud’un diğer fikirleri gibi zihnimizde anlam ifade eden bir konsept olarak karşımıza çıkar. Yoğun stres altında başvurduğumuz mekanizmaları savunma olarak ilk kez Sigmund Freud adlandırmış[1] ve bu mekanizmalar, babasının yolundan ilerleyen ve psikanalize önemli katkılar yapan Anna Freud tarafından geliştirilmiştir.[2]

Savunma mekanizmaları Anna Freud tarafından geliştirilmiştir.

Savunma mekanizması, zihnimizde sorunlarla baş etme yöntemi şeklinde canlansa da aslında göründüğünden daha karmaşık bir sistemin ürünüdür. Bu konsept, psikanalitik teorinin zihnin birbirleriyle çatışan güçlere sahip olduğu varsayımına dayanır. Bu varsayıma göre, temel içgüdüler olan cinsellik ve saldırganlık dürtülerine sahip olan  id (alt benlik) ile bu dürtüleri kontrol etmeye çalışan ego (benlik) arasında süregelen bir mücadele vardır. Ayrıca idealleri belirleyen süperego (üst benlik) ile bunlara ulaşmaya çalışan ego da çatışabilir. Egomuz bu mücadeleleri kontrol altında tutamazsa yüksek dozda kaygı ve stres yaşamamız kaçınılmaz olur. Örneğin cinsel bir dürtü hissettiğinde strese giren bir kadının id ve egosu çatışma halindedir. İdealindeki standartları karşılayamadığına inandığı için yoğun suçluluk duyan adamın durumu ise süperego ve ego çatışmasına örnektir. Bu gibi durumlarda benlik, kendisini iç tehditlere karşı korumak ve kaygı ile stresi azaltmak için zaman zaman savunma mekanizmaları geliştirir. Freud’a göre bu mekanizmalar kasıtlı olarak oluşturulmadıkları gibi bilinçli bir eylemin ürünü de değillerdir.

Benlik, kendisini iç tehditlere karşı korumak ve kaygı ile stresi azaltmak için zaman zaman savunma mekanizmalarını geliştirir.”

Zihinde birbirleriyle çatışan güçler bulunmaktadır.

Psikanalitik teoride savunma mekanizmaları arasında hiyerarşik bir düzen vardır ve Freud’a göre bastırma, psikanalizin de köşetaşı olarak en önemli yere sahiptir. Bastırma, kişinin kabullenemediği stres yaratıcı duygu, düşünce ve dürtüleri bilinçaltına itmesi demektir. Kişi böylelikle onda kaygıya yol açan durumun etkisini ortadan kaldırmış gibi gözükse de bastırılan olaylar, rüyalarda veya dil sürçmelerinde kendilerini gösterebilirler. Gerçekliğin yarattığı acıdan kaçmak için başvurduğumuz bir diğer yöntem inkar etmedir. Olayların göründüğü gibi olmadığına dair ısrarlı tutumumuz olan inkar etme, en erken dönemde geliştirdiğimiz mekanizmadır. Annesini kaybeden küçük bir çocuğun arkadaşlarına annesi hayattaymış gibi anlattığı hikayeler çocuğun inkar sürecinde olduğunu gösterir.

Bastırma kişinin kabullenemediği duyguları bilinçaltına itmesidir.

Günlük hayatta sıklıkla başvurduğumuz fakat bilinçsiz bir şekilde yapıldığında savunma mekanizması olarak karşımıza çıkan yöntemlerden biri de yön değiştirmedir. Egoyu tehdit eden ve kişinin kabullenemediği dürtülerin ana kaynağından, zararsız başka bir kaynağa yönlendirilmesi olarak tanımlanır. Örneğin kişi, ulaşamayacağı birine karşı hissettiği arzunun yönünü, ulaşabileceği birine doğru farkında olmadan değiştirebilir. Bilinçli veya bilinçsiz yapılması duruma göre değişebilecek bir yön değiştirme örneği de patrona olan siniri eşten yahut çocuklardan çıkarmaktır. Dışsal faktörler tarafından tetiklenen bu mekanizmadan farklı olarak kendimizde var olan ama kabul etmek istemediğimiz özellik ve arzularla yüzleşmemek için kullandığımız farklı bir yöntem vardır ki o da yansıtmadır. Sevmediğimiz insanların ortak özelliklerine baktığımızda aslında bu özelliklere bizim de sahip olduğumuzu kabul etme cesaretini gösterebiliriz. Fakat insanın kendisiyle yüzleşmesi sancılı bir süreçtir ve kişi kendisinden nefret etmek yerine nefretini bir başkasına yansıtmayı tercih edebilir. Yansıtmaya tatsız bir örnek olarak eşini aldatan adamın eşinin onu aldattığı yönündeki yoğun şüpheleri verilebilir.

Freud’un en makul savunma mekanizması olarak gördüğü yöntem yüceltmedir. Yüceltmede kişi, idin eğilim ve dürtülerini bastırmak veya sınırlamak yerine bunları toplumca hoş görülebilecek sosyal aktivitelere yönlendirebilir. Örneğin saldırganlık dürtüsü yaşayan bir insan boks yaparak bu arzuyu tatmin edebilir. Resim yapmak ve şiir yazmak gibi sanatsal faaliyetler de yüceltmenin formlarındandır. Bu yöntemle ego, idin dürtüleriyle başa çıkmak için daha az enerji sarf etmiş olur. Freud, medenileşmenin en büyük başarısı olarak cinsel ve saldırgan dürtülerin etkili bir yüceltme ile kontrol altına alınmasını görür.

Resim yapmak yüceltme mekanizmasının bir ürünüdür

Bahsi geçen yöntemlerden farklı olarak başka birçok savunma mekanizması vardır. Günlük hayatta karşımıza sık olarak çıktıkları için bu mekanizmaları başa çıkma mekanizmaları olarak düşünme yanılgısına düşebiliriz. Fakat bu iki tür mekanizma temelde birbirinden oldukça farklıdır. En önemli farklılıkları savunmanın bilinçsiz ve kasıtsız, başa çıkmanın ise bilinçli ve kasıtlı yapılmasıdır. Strese yol açan bir soruna karşı ilk tepkimiz onunla başa çıkmaya çalışmak olur, ancak başa çıkamayacak durumdaysak savunma mekanizmaları devreye girer. Ayrıca başa çıkma mekanizmaları o duruma özgü tepkilerken savunma mekanizması kişinin karakteristik bir özelliği gibidir. Baş edemediğimiz her sorunda o yönteme yönelme ihtiyacı hissederiz. Psikolojik gelişimimizin bir parçası olan savunma mekanizmaları sağlıklı olmakla birlikte, aşırı başvurduğumuzda veya yaşımıza ya da duruma uygun olmadıklarında patolojik sonuçlara yol açabilir. Freud’un savunma hakkındaki erken dönem çalışmalarında görüldüğü üzere cinsel dürtüleri ile bastırma veya inkar etme mekanizmaları ile başa çıkmaya çalışan kişilerde takıntı, fobi veya histeriler oluşabilmektedir. Savunma mekanizmamız, eylemlerimizdeki üreticiliği engelliyorsa ve ilişkilerimizi sınırlandırıyorsa tehlike sinyalleri çalmaya başlamış demektir.

Savunma mekanizmamız, eylemlerimizdeki üreticiliği engelliyorsa ve ilişkilerimizi sınırlandırıyorsa tehlike sinyalleri çalmaya başlamış demektir.”

Savunma mekanizmaları takıntı, fobi veya histeriler oluşturabilir.

Freud’un öncülüğünü yaptığı klasik psikanalitik teoriye göre savunma mekanizmalarını harekete geçirici çatışmalar, genellikle kişinin cinsellik ve saldırganlık hakkındaki düşünce ve isteklerinin benliğine tehdit oluşturması sebebiyle ortaya çıkar. Modern literatür ise psikolojik savunmanın kaygı, depresyon ve özgüven eksikliği gibi acı veren duygularla başa çıkmak için geliştirildiği yönünde evrilmiş durumdadır. Freud, varsayımlarının deneysel olarak yetersiz olduğu ve Victoria döneminin tutucu ve baskıcı tutumundan fazlaca etkilendiği yönünde eleştiriler almıştır. Bu nedenle, modern psikanaliz literatürü farklı deneysel modellerle ilerlemektedir. Fakat Freud’un savunma mekanizmaları bağlamında öne sürdüğü, özdenetim gelişiminin psikolojik organizasyonda en temel faktörlerden biri olduğu görüşü bu tartışmalı literatürde de hak ettiği yere sahiptir.

Kaynakça:

Cramer, P. (1998). Coping and defense mechanisms: What’s the difference? Journal of Personality, 66(6), 919–946.

Freud, S. (1894). The neuro-psychoses of defence. J. Strachey (Ed.),
The standard edition of the complete psychological works of Sigmund Freud, volume III (1893-1899):
Early psycho-analytic publications
içinde (45-61. ss.). London: The Hogarth Press and the Institute of Psycho-Analysis.

Haan, N. (1977). Coping and defending. New York: Academic Press.

Larsen, R. J. & Buss, D. M. (2011). Personality psychology:
Domains of knowledge about human nature
(3rd ed.). New York: McGraw-Hill.

Paulhus, D. L., Fridhandler, B. & Hayes, S. (1997). Psychological defense: Contemporary theory and research.
R. Hogan, S. R. Briggs & J. A. Johnson (Ed.), Handbook of personality psychology (543-579. ss.).
Cambridge, Massachusetts: Academic Press

[1] Britannica

[2] Utahpsych

Yorum Yap

E-mail adresiniz paylaşılmayacaktır.