Firdevsi’nin Uygar Doğu’su ve Karanlık Batı’sı

Şehname isimli efsanede kendisine yer bulan Batı ve Doğu’nun imgesel karşıtlığı pek çok açıdan çarpıcı bir anlayışın tezahürüdür. Eserde İskender’in fetihleri aracılığıyla Doğu dünyası uygarlığın göz kamaştırıcı bir merkezini ihtiva ederken, Batı coğrafyası alışılmışın dışında öteki dünyayı yansıtacak biçimde manevi arayışın bir sembolü olarak aktarılmıştır.

Şehname yalnızca Fars edebiyatının sınırlarında kalmayan, tüm insanlığın ortak mirası haline gelen bir kültürün içerisinde yeşeren bir destandır. Türk, Arap, Gürcü ve Hint edebiyatlarını derinden etkileyerek tüm dünyaya adını duyuran bu eser, İran’ın mitolojik hikayelerinden ve kadim kültüründen de mühim izler taşır. Firdevsi’nin kaleme aldığı bu müthiş destanın İran dolaylarındaki sözlü kültürden çokça etkilenerek yazıldığı aşikardır. Bu sözlü kültürün kaçınılmaz olarak şairin yaşadığı dönemde yaygın olarak anlatılan İskender karakterini de barındrımaması düşünülemezdi. Bu yüzden, Şehname’nin kayda değer bir bölümünün İskender’in seferlerini ele alan hikayelerden meydana geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İskender’in cihanın en ulu hükümdarı olarak konumlandırıldığı Şehname’de onun fetihleri adeta bir bilgelik arayışını da beraberinde getirir. İskender’in uğradığı yerlerde onun hikmet arayışını  yansıtan bazı hadiseler meydana gelir. İşte bu ilginç olaylardan birisinin öyküsünü Şark ve Garp karşılaştırması üzerinden görmek mümkündür. Bu mukayeseyi Şehname’deki Herom şehirinin ve Batı’daki ab-ı hayat arayışının hikayesini inceleyerek kolaylıkla yapabiliriz. İskender’in sadece kadınların yaşamını sürdürdüğü Herom adlı bir şehre doğru yol almasının ardından onlara mektup göndermesiyle başlayan ilk hikaye Amazon kadınlarını anımsatır. Amazonlar gibi kadın savaşçı kimlikleriyle yaşayan bu kentin kadınları Büyük İskender’in dikkatini çeker. Onların erkeksiz nasıl yaşadığını ve şehirdeki yaşamlarını merak eden İskender’in mektubuna incelikle cevap verilir. 

Bu mukayeseyi Şehname’deki Herom şehirinin ve  Batı’daki ab-ı hayat arayışının hikayesini inceleyerek kolaylıkla yapabiliriz.”

Herom şehrinin kadınları şehirlerine hiçbir erkeğin giremeyeceğini, kendilerinin zırhlı olarak sokaklarda ve korunaklı bölgelerde bulunduğunu yazarlar. Ayrıca İskender’e göz dağı veren cümleler de kurarak savaşçı kadınların güçlerini sınamamasını isterler. Bazı savaşçı kadınlarının aslanları yenerek şehri düşmanlardan muhafaza ettikleri de mektuba eklenir. İskender de niyetinin şehir hakkında bilgiler edinmek olduğunu belirterek onları tanımak istediğini yazar. Bu teklifi kabul eden kadınlar İskender’in zorlu yollar katederek ancak ulaşabildiği şehrin dışındaki gölün kenarına serilip otururlar. İskender geldiğinde ona birçok değerli hediyeler sunarlar. Sorularının cevabını aldıktan sonra şehre girmesine müsaade ederler. Şehri inceleyip başka sorularının da cevabını almasının ardından Herom’dan ayrılır. 

Herom şehrindeki savaşçı kadınlar Amazonların hikayesinden ne kadar izler taşır bilinmez ama, hikayenin Doğu adına bazı mesajlar taşıdığı da aşikar. Medeniyetin ve şatafatın yer aldığı kadınlar şehrindeki bilgilerden nasiplenen İskender’in merakını gidermesiyle onlardan kazanımlar elde ettiği görülür. Hind diyarında da bulunan İskender oradaki brahman rahiplerden dünyevi yaşamın kötülüğünü öğrenir ve onlardan çeşitli tavsiyeler alır. İskender’in armağanlarını kabul etmeyen brahmanlar onu derinden etkiler. Doğu’da Çin ve Hindistan gibi medeniyet merkezlerindeki fetih sürecinin yanındaki hikmet arayışı da sürer. 

Herom şehrindeki savaşçı kadınların Amazonların hikayesinden ne kadar izler taşır bilinmez ama, hikayenin Doğu adına bazı mesajlar taşıdığı da aşikar.”

Herom şehrindeki ziyaretinden sonra yönünü Batı coğrafyasına çeviren İskender ve ordusunu apayrı bir dünya beklemektedir. Firdevsi’nin çeşitli anakronizmler kullanarak Sudanlı kraliçe Kandake’yi Endülüslü, İskender’i de kraliçenin karşısında Hristiyan yapmış olması Şehname’nin bir destan olmasından kaynaklı olduğu söylenebilir. Bu anakronizmle ilginç Batı seyahatinde pek karşılaşmıyoruz. Kırmızı yüzlü ve sarı saçlı insanların şehrine gelen İskender bu halktan şehirlerinin öteki ucundaki gölün olduğu yerde ebedi hayat suyunun olduğunu öğrenir. Karanlıklar ülkesinde yer alan bu hayat çeşmesinden o zamana dek kimsenin nasiplenmediğini ve erişmenin çok zor olduğunu da öğrenen İskender toya binme zorunluluğu gibi bazı şartlarları yerine getirerek yola çıkarBaşka büyük bir şehre gelerek oradan şehrin ulularını aldıktan sonra güvendiği adamlarıyla birlikte karanlıklar ülkesine doğru yola çıkar.”

İskender’in yanında ona Hızır da eşlik ederek beraber uçsuz bucaksız bir çölde durmadan yürürler.  Karanlıktaki çölde bir yol ayrımına geldiklerinde ise Hızır aniden ortadan kaybolur. Ab-ı hayat suyundan içip yıkanarak ebedi yaşama kavuşan Hızır nasiplenirken, İskender bu hayat pınarından mahrum kalır. Batı’daki arayışta sürekli çöllerin olması ve buraların karanlıkla, yani bilinmezlikle anılması bölgenin Sahra Çölü civarını anlattığına bağlanabilir. Büyük İskender dönemi dikkate alındığında Batı’nın medeniyetten ırak meçhul hali unutulmamalıdır. Hızır ve İskender’in seyahat ettiği bu “Karanlıklar ülkesi” bu duruma istinaden kullanılmış olabilir. 

Büyük İskender dönemi dikkate alındığında Batı’nın medeniyetten ırak meçhul hali unutulmamalıdır. Hızır ve İskender’in de seyahat ettiği bu “Karanlıklar ülkesi” bu duruma istinaden kullanılmış olabilir.”

İskender bu olaydan sonra ab-ı hayat hakkında düşüncelere dalmış bir vaziyetteyken koca bir dağın ışımasıyla kendine gelir. İskender bu dağın tepesinde iki dalı bulutlara kadar erişen ağacın iki yeşil kuşa yuva olduğunu görür. Bu kuşlarla bilgelik ve bilgi üzerine muhabbet eder. Kuşlar dağın zirvesine çıkmanın hikmet arayışının bir parçası olarak cesaret gerektirdiğini söyler. Bu hikayede dağın zirvesindeki iki uzun dal sanki Herkül’ün Cebelitarık’ta yer alan iki yakasındaki dağların zirvelerine dikiverdiği sütunları hatırlatır. Herkül’ün sütunları zamanın bilinmez Atlas Okyanusu’na açılan ve tarihte her türlü arayışa cesaret etmek bir sembol haline gelmiştir. Her iki olayda da bir arayış gayesiyle benzer sembollerin dağ zirvelerinde kullanılması dikkat çekicidir. Ancak İskender’in arayışına bakıldığında İran mitolojisine uygun düşecek şekilde dağların hikmetli kişilerin yuvası olmasından dolayı dağ imgesinin kullanıldığı yadsınamaz bir gerçektir. 

Şehname’de Batı’dan Doğu’ya dönüşle dünyadaki arayışlarına döndüğünün belirtilmesi bizleri iki farklı imgeye götürür: Doğu İskender devrinde medeniyetlerin yegane kaynağı olarak onu kendine çekerken, Batı dünyası “Karanlıklar dünyası” diye de anılan Kuzey Afrika topraklarının da tarifine denk düşen çöllerle kaplı bir diyardır. Doğu’da dünyaya dair birçok kayda değer bilgi ve gelişme mevcut bulunur. Herom şehrindeki ilginçlikler, Hindistan’daki şifacının bilgisi ve brahmanların bilgeliği gibi Doğu’nun zengin medeniyet unsurlarının yanı sıra, İskender’in Doğu’da da hikmet arayışında olduğu unutulmamalıdır. Buna karşın, bu hikmet arayışı Batı dünyasında bilinmeyen bir coğrafyada Hızır’ın eşliğinde ölümsüzlüğe ulaşmak gayesiyle devam eder. 

Doğu İskender devrinde medeniyetlerin yegane kaynağı olarak onu kendine çekerken, Batı dünyası “Karanlıklar dünyası” diye de anılan Kuzey Afrika topraklarının da tarifine denk düşen çöllerle kaplı bir diyardır.”

Öteki dünyaya benzer biçimde tasvir edilen Garp dünyası medeniyet değil de bilinmezliklerle dolu Karanlıklar ülkesi olarak anlatılır. Doğu ve Batı coğrafyalarının Firdevsi tarafından bu temellerde konu edilmesi coğrafyanın metafor olarak nasıl kullanılabileceğine dair güzel bir örnektir. Firdevsi’nin gözünden dünyadaki bilgilerin kaynağı medeni bir Doğu mefhumu, bilinmezliklerle dolu karanlık bir Batı mefhumu Şehname’nin satır aralarından rahatlıkla okunabilir. Hem Büyük İskender dönemi hem de şair Firdevsi devri göz önüne alındığında bu derin farklılığın altında yatan nedeni  anlamak mümkündür.

 

Kaynakça:

Ferdowsi, A. (2016). Shahnameh: The Persian book of kings. Penguin.

İslamansiklopedisi

Youtube – Tarih Obası Kanalı

 

Leave a Reply

Your email address will not be published.