Boşnakların İslam dini ile tanışmalarını tek bir tarih başlığında anmak güçtür. Aşama aşama gerçekleşen bu süreç; Osmanlı’nın Bosna’yı fethettiği tarihin öncesi ve sonrası birlikte değerlendirilmeli, süreç bağlamındaki temsilci unsurlar ile ele alınmalıdır. Bu bağlamda Horasan Erenlerinden Akhisarlı Ayvaz Dede’nin hikayesi, Bosna’nın İslamlaşmasına dair önemli unsurlardan biridir.
Bosna’nın fethinden (1463) önceye gidilirse ve 1450’lere kadar uzanan Orta Çağ’da hakim olan ortama bakılırsa karşımıza Katolik ile Ortodoks kiliseleri çıkacaktır. 1054 yılında iki kilisenin birbirini aforoz edip ayrılması ile Balkanlar’da Fransisken misyonerlik faaliyetlerinin başladığını söylemek mümkündür. Tüm bunlarla birlikte İslamlaşma sürecinden önce Bosna’yı dini anlamda özerk kılan en önemli unsur Bosna Kilisesi’nin Katoliklik ve Ortodoksluk ile tam olarak uyuşmayan farklı görüşleridir. Katolik ve Ortodoks kilise mensuplarının heretik yani sapkın olarak niteledikleri Bosna Kilisesi, Bogomilizm akımına ait birtakım düşünceleri benimser. Nitekim papalık otoritesini kabul etmeyen, haç gibi dini sembolleri tanımayan ve tanrı kadar şeytanı da önemli olarak konumlandıran Bogomillikteki bazı neomanikyaklaşımlar Bosna Kilisesi’nde yoktur. Örneğin Bosna Kilisesi, Bogomilizm’in aksine kadîr-i mutlak tanrı anlayışını ve teslis inancını benimser, şeytan ile tanrıyı eşit konumda tutmaz. Kimi tarihçiler Boşnakların, Bogomillik anlayışına ait kuralların İslam’a benzer olması sebebiyle İslam’ı kolayca kabul ettiklerini düşünseler de bu konu tartışmaya açıktır. Meseleyi İvo Andriç doktora tezinde desteklemiştir. Ayrıca Feridun Emecen, Ahmet Yaşar Ocak gibi tarihçiler de bu şekilde düşünmektedir. Bununla birlikte Emecen, bahsi geçen çalışmasında Bogomillerin İslam’a geçişinin sebeplerinden birisinin de feodal beylerin katı tutumu olduğunu söyler. İslam dini ile birlikte Balkan köylüsünün üzerindeki ağır yük kalkmıştır. İslam’ın kolaylaştırıcı olduğunu gören halkın kalbi İslam’a kolayca ısınmıştır.
Fetihten sonra Bosna’da aşama aşama gerçekleşen İslamlaşma gönüllülük esası ile tezahür etmiştir. Bunu detaylı şekilde anlamak için yine fetih öncesine gitmek gerekir. Bu noktada Mevlevî ve Bektaşî tekkelerinin İslamlaştırma faaliyetleri en önemli aşamalardan birini teşkil eder. 1463’ten önce İshakoğlu İsa Bey tarafından inşa ettirilen Mevlevî Tekkesi buna bir örnektir. Hikayesine yer vereceğimiz Akhisarlı Ayvaz Dede de Boşnaklara İslam’ı tebliğ eden dervişlerden biridir. Horasan Erenleri ya da Alperenler şeklinde tanımlayabileceğimiz ismi bilinen yahut bilinmeyen bu şahsiyetler coğrafyanın fethinden önce gönüllerin fethi için buralarda faaliyet içinde bulunmuşlardır. Ömer Lütfi Barkan’ın Kolonizatör Türk Dervişleri olarak nitelendirdiği bu insanlar, halkı İslam’a meylettirmiş ve bu şekilde gönüllü İslamlaşma sürecinde büyük rol oynamışlardır.
Bu alanda önemli isimlerden biri de Gazi Hüsrev Bey’dir. Kendisi, Bosna ve çevresinde İslamlaşma açısından büyük öneme sahip çeşitli tesisler yaptırmıştır. Saraybosna’nın ilk kurucusu İshakoğlu İsa Bey ikinci kurucusu da Gazi Hüsrev Bey olarak anılır. Ayrıca Gazi Hüsrev Bey’in adına kurulmuş olan külliye büyük bir kültür hazinesidir. Bu külliyeye tahsis edilen han, hamam, bedesten gibi yapılardan da söz etmek mümkündür. Saraybosna Başçarşı’daki Gazi Hüsrev Bey Camii’nde her gün öğle namazının ardından Gazi Hüsrev Bey’in ruhuna ithaf edilmek için hatim okunması geleneği günümüze değin ulaşmıştır.
Boşnakların İslamiyet’i kabul sembolü olarak gördükleri Horasan Ereni Ayvaz Dede’yi anlatmadan önce, Osmanlı’nın kalpleri ısındırması çerçevesinde anılan “istimalet politikaları”na kısaca değinelim. Sözlükte meylettirme, gönül alma şeklinde geçen istimalet, Osmanlı’ya ait politikalardan biridir. Halkı ve gayrimüslim tebaayı gözeterek zorlama olmaksızın İslam’a meylettirme amaç edinilir. İstimalet, Osmanlı’nın hoşgörü ikliminin bir yansımasıdır. Fetihlerin ardından İslamlaşan Balkan coğrafyası ve özelde Bosna İslamiyet’i özümsemiştir. Nitekim Osmanlı, Balkan coğrafyasını ana coğrafyalardan birisi olarak görmüş ve bu bölgeyi ayrıcalıklı bir sıfat olan Rumeli-i Şahane ibaresiyle anmıştır.
Fetihlerin ardından İslamlaşan Balkan coğrafyası ve özelde Bosna İslamiyet’i özümsemiştir. Nitekim Osmanlı, Balkan coğrafyasını ana coğrafyalardan biri olarak görmüş ve bu bölgeyi ayrıcalıklı bir sıfat olan Rumeli-i Şahane ibaresiyle anmıştır.”
Horasan Erenlerinden Akhisarlı Ayvaz Dede
Rivayete göre Ayvaz Dede, Fatih Sultan Mehmet’in Bosna’yı fethi sırasında Manisa’nın Akhisar bölgesinden Bosna’nın Prusac bölgesine İslamiyet’i yaymak amacıyla getirilen kırk dervişten birisidir.
Ayvaz Dede, Boşnakça Ajvatovica olarak adlandırılan dağda yaşar ve orada değirmencilik yapar. Halk da onu sever, sayar. Bir gün bölgede yaşanan kuraklık sorununa çare bulmak için onun kapısını çalarlar. Söylendiğine göre bölgedeki ırmaktan gelen suyu engelleyen sarp bir kaya vardır. Ayvaz Dede, bu kayanın yamacında inzivaya çekilir. Kırk gün kırk gece ibadetle meşgul olur ve halk için Allah’tan niyazda bulunur. Kırkıncı gün rüyasında iki koçun birbiriyle tokuştuğunu görür. Çıkan gürültünün ardından koçlar ayrılır. Ayvaz Dede gürültü ile uyandıktan sonra sarp kayanın iki yana ayrıldığını ve ortasından gürül gürül su aktığını görür. Bu hikmet, Bakara Suresi’nde geçen en sert kaya ile en yumuşak ruhlu insanın karşılaşması olarak yorumlanır. Bu keramet üzerine Boşnak halk İslamiyet’i kabul eder.
Boşnaklar bugüne dek süren bir gelenek olarak haziran ayında Ayvaz Dede Şenlikleri’ni tertip ederler. Bu şenlik onlara İslamla müşerref oldukları zamanı hatırlatan bir semboldür. Şenlik, sabah saatlerinde Donji Vakuf kasabasında toplanma ile başlar. Dağın eteğinde kalabalık birikir. Osmanlı’ya has sarıkları ve cüppeleri ile hocalar görünür. Coğrafyaların temsilcileri buradadır. Her şehrin bir İslam sancağı ve onu tutan sancaktarı vardır. Allı yeşilli sancakların ortak özelliği tümünde ay yıldızın yahut üç hilalin olmasıdır. Büyük yürüyüş başladığında önde Osmanlı sancakları ve Osmanlı dönemi giysileri ile sancaktarlar, arkada Müslüman Boşnaklar vardır. Yürüyüş Prusac Köyü’nde Ayvaz Dede’nin türbesinin ziyaret edilişiyle sürer ve kerametteki suyun çıktığına inanılan Ajvatovica Dağı’nda nihayetlenir. Bütün gün burada Kur’an-ı Kerimler okunur ve dualar edilir.
Yugoslavya döneminde yasaklanan Ayvaz Dede Şenlikleri, bağımsızlığın ilk yılında Aliya İzzet Begoviç tarafından yeniden başlatılır. Bu gelenek bugün hâlâ sürmektedir.
Ayvaz Dede Şenliklerini konu alan öneri belgesel: “Bosna’da Bir Horasan Ereni Akhisarlı Ayvaz Dede”https://www.youtube.com/watch?v=w5SEUbKQDsc (06.08.2021)
Leave a Reply