Afrikalı Leo – Hasan’ın İnsanları

Uzun soluklu bir yolculuğa çıkan Hasan uğradığı her ülkede biraz daha değişmektedir. Amin Maalouf’un Afrikalı Leo kitabının bir yandan tarihi ve edebi bir derinliği varken diğer yandan psikolojik bir ufku da barındırdığı söylenebilir.

Amin Maalouf’un Doğu ile Batı’yı harmanlayarak zengin hayat hikayeleri yazdığı birçok romanından ilkidir Afrikalı Leo eseri. Roman, hayatının erken yıllarında Granada’nın düşüşüne şahit olmuş Müslüman bir ailenin çocuğu olan Hasan’ın, Fas’tan Timbuktu’ya, oradan Mısır ve İstanbul’a, sonrasında Roma’ya ve nihayeten yeniden Kuzey Afrika topraklarına gerçekleştirdiği seyahatlerinin hikayesidir. Bu uzun soluklu ve çeşitli coğrafyalardan geçen yolculuğun, Akdeniz çevresinde yoğun siyasi değişiklikler yaşanan bir zaman diliminde işlenmesi ise roman için tarihi gerçekliklere de birebir dokunabilme imkanı yaratmıştır. Yol tecrübesinin, kahramanın karakter gelişiminde büyük rol oynadığı gerçeğinin, özellikle seyahat üzerine kurgulanmış böyle bir eser için yadsınamaz olmasının yanısıra, Hasan’ın hayata bakış açısının şekillenmesinde etrafındaki insanların payı da incelenmeye değerdir. Özellikle hayatına dair ilk anılarını şekillendiren aile bireyleri ve gençlik dostları, Hasan’ın duygusal ve rasyonel hayatını şekillendirmekte büyük pay sahibi olmuştur.

Amin Maalouf’un Doğu ile Batı’yı harmanlayarak zengin hayat hikayeleri yazdığı birçok romanından ilkidir Afrikalı Leo eseri.”

Granada’nın saraya yakın bir memurunun oğlu olarak dünyaya gelen Hasan, duygusal dünyasını şekillendirirken ilk ailesinden edindiği tecrübeleri hayatı boyunca dikkate almıştır. Hür bir kadının oğlu olsa da Hasan, annesinin, eşini bir başka kadınla paylaşmak zorunda olduğu süreç boyunca çektiği acıları büyük bir dikkatle incelemiş, ve bundan etkilenmiştir. Hür olmanın ötesinde, bu kadının kocasından sevgi ve alaka beklediğini çocuk gözleriyle inceleyen Hasan’ı, hayatının geri kalanında eşlerinin her birine ihtimam göstermeye çalışırken görürüz. Öyle ki Hasan mecburi olarak evlendirildiği dayı kızına karşı bile, toplumunun kültürel dayatmalarına rağmen hassas ve nazikdavranmaya çabalamış, hayatı boyunca ise erkek çocuğu sahibi olma beklentisini eşlerine karşı bir baskı unsuru olarak kullanmamıştır. Buna ek olarak küçüklük yıllarında kız kardeşi Meryem’in değersiz ve baba sevgisinden uzak büyüdüğünü görüp buna dair ince bir suçluluk duygusu da hisseden karakterimiz,  kız çocuklarını Servet ve Hayatolarak isimlendirmiştir; çünkü o 16. yüzyıl dünyasında erkek çocuğa verilen kültürel değerin yanı sıra kızlarını da çok değerli görmektedir. Sevilmeyen bir kız çocuğunun, kardeşinin çektiği acıya şahit olduktan sonra, bunun aksini gerçekleştirmesi de Hasan için artık imkansızdır.

Gençlik yıllarını geçirdiği Fas şehrinde daha yakından tanıdığı dayısı ve burada bulduğu arkadaşı Harun ise, karakterin roman boyunca kendi için çizdiği yol haritasında etkili olmuş iki karakterdir. Eserin temelini oluşturan Hasan’ın seyahat sevgisi, seyahat etmek için çeşitli diplomatik ve ticari fırsatları başarıyla yakalayabilmesi küçüklükten beri dayısının himayesinde olmasının bir sonucudur. Dayısını vatansız kalmış Granadalıların cesur temsilcisi olarak İstanbul’a giderken uğurlayan Hasan için yolculuk kavramı artık daha ilginç bir hal almıştır. Onun için şimdiye kadar yalnızca vatanından yorgunlukla ayrılmayı temsil etmiş bu kavram, artık barışın, umudun, yeni dünyalar keşfetmenin anahtarı olabilecektir. Dayısının diplomatik becerileri ve yolculuk sayesinde Hasan’ın içinde bulunduğu küçük dünyadan ayrılabilmesi, artık karakterimizin içine seyahat aşkını yerleştirmiştir. Bu bilinmeyeni keşfetme isteği öyle kuvvetlidir ki, Hasan’a artık Roma’dan ailesinin evine dönmesi tavsiye edilince o, buradan ancak Roma artık onun için ilginç olmayı bırakınca çıkabileceğini söyler. Bu yolculuklar boyunca mücadeleci ve inatçı bir tavırla doğru olduğuna inandığı yoldan gitmesi kendi gücü olmanın yanı sıra, biraz da ilk gençlik yıllarını birlikte geçirdiği Harun’un etkisi olsa gerektir. Harun’un inandığı doğrular için korkmadan mücadele etmesi Hasan’ın anılarında altını çizdiği bir özelliktir. Belki de çok sevdiği bu dostunun inatçılık özelliği Hasan’a da sirayet etmiş ve onu kendisinden beklenmedik fiiller gerçekleştirmeye itmiştir. Nitekim kendisinin de ifade ettiği gibi Osmanlı Devleti’ne dualar ederek büyümüş olmasına rağmen, yolculuklarında karşısına çıkan Çerkez Nur ve Şehzade Beyazıt hikayesi, onu bu devletin sultanlarını tehdit edecek bir varisi canı pahasına korumaya itmiştir. Bu açıdan bakıldığında Hasan’ın gerek rasyonel, gerek duygusal kararları hayatındaki bu güçlü karakterlerle şekillenmiştir.

Ailenin ve arkadaşların, bireyin karakterini şekillendirdiği yaygın bir inanıştır. Hasan’ın bu renkli serüveninin yalnızca Doğu ve Batı’nın kültürel sentezini değil, hayatındaki birçok insanın karakter sentezini de barındırıyor olması hikayeyi kanımca okuması daha zevkli bir hale getirmiştir. Hayat boyu tüm davranışları öğrendiğimiz varsayımına dayanarak, Hasan’ın bu zengin hikayesindeki davranışların nerelerden öğrenilmiş olabileceğini analiz etmeye çabalama fırsatını okura sunan bu roman, bu sebeple yalnızca tarihi ve politik değil, psikolojik bir derinliğe de sahiptir.

Ailenin ve arkadaşların, bireyin karakterini şekillendirdiği yaygın bir inanıştır.”

Roma, Her şeyin sonlandığı yer

Kaynakça:

Maalouf, A. (2015) Afrikalı Leo, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları

Leave a Reply

Your email address will not be published.